Mod_1
Guest
|
![](https://cdn.smfboards.com/Themes2/default/images/post/xx.gif) |
« Reply #15 on: April 24, 2010, 04:14:54 pm » |
|
Doktor Zavriyevin konuşması etkili olmadı. Bizzat kendisi bu toplantıdan sonra bana, meselenin ümitsiz olduğunu ve bütün subayların muhtemelen ayrılacaklarını ifade etti. Erzurumun Türkler tarafından alınmasını müteakip 10 gün kadar sonra bazı belgeleri okuma imkânım oldu. Bu belgelerde; Rus subaylarının yardımıyla Ermeni özerkliğinin tesis edilmesi hakkındaki şüphelerimizin hiç de asılsız olmadığını gördüm. Bu belgede Doktor Zavriyev, çok açık bir şekilde özerk bir Ermenistan kurma niyetinden bahsediyor. Belge, Zavriyevin Erzuruma gelmesinden önceki bir tarihi taşıyordu. Rus subayların içinde bulundukları ruh hâllerine dair yaptığı değerlendirmede, Doktor Zavriyev yanılmıyordu. Gerçekten de ayrılma isteğimiz, yüzlerimizden okunabiliyordu. Ermenilerin ne istediği, Rus subaylarının ne için onlara lazım olduğu açıkça görülüyordu. Hepimiz sadece askerdik ve politikayla uğraşma niyetimiz yoktu. Ermenilerin partizan savaşını da kendi meselemiz gibi sayamazdık. Antranikin sözleri vaatten öteye geçmedi. Halk, onlara inanmıyordu. Pazarlar kapalıydı. Herkes korkuyordu. Şehrin Müslüman mahallesinde sokaklarda kimsecikler yoktu. Sadece Belediye binasının yakınlarındaki bir iki dükkân açıktı. Gündüz saatlerinde birkaç Türk bir araya gelebiliyordu. Hiçbir Ermeni idam edilmemişti. Ermenilerin her zamanki planı şöyleydi: Suçlular yok. Suçluyu gösterin. Derhâl yargılansın. Kimin suçlu olduğunu bilmeden nasıl cezalandırabiliriz ki? Buna karşılık Ermenilere, değişmez biçimde; Rus subaylarının şimdiye kadar cezasız kalmış birçok suçluyu onlara gösterdikleri; Rus subaylarının polis tarafından aranan Ermenileri bulmak zorunda olmadıkları; Ermenilerin gerçekten iyi niyetle suçluları bulmak istiyorlarsa çoktan ve muhakkak pek çoğunu bulabilecekleri cevabı veriliyordu. Ermenilerin ikiyüzlülüğü, giderek daha da şiddetli bir şekilde itici geliyordu. Sivil halka yönelik münferit şiddetin ardı arkası kesilmiyordu, fakat bu gizli bir biçimde yapılıyordu. Ermeniler, faaliyetlerini şehirden, bizim göremeyeceğimiz civardaki köylere taşımışlardı. Şehre yakın köylerdeki Türkler kayboluyorlardı. Bu kayıpların nasıl ve nereye olduğunu bilmiyorum. Uzak köylerde ise halk, silahla kendini savunmaya başlamıştı.
|
|
|
|
|
|