Kartal kardeş
Her zaman herkese bunu anlatırım. İstanbulda bir hastalık vardır. Bu hastalık bulaşmaması mumkun değil güzelim İstanbulu gorene.
Bu hastalığın adı aşık olmak işte.
İstanbulun kızı da güzel insanları da.
Boşa dememişler yurt dışına çıkmaya gerek yok. İstanbulu dolaş. Türkiyeyi dolaş yeter. Ömür yetmez.
Senin için özellikle yarın fotograf makinemle bahsettiğin yerlerin resimlerini çekeceğim ve buraya yayınlayacağım.
Aşka gelince.
Kartal kardeş, bence gel İstanbula. Görüş bu kızla. Delikanlı ol. Anlat kendini ona. Bunda çekinecek bir şey yok. Gerekirse beraber görüşelim. Kız kulesinde chay içeriz. Sultan Ahmette beraber bir namaz kılarız. Ayasofyayı dolaşırız. Taksimin İstiklal caddesinin tadını çıkarırız. Bakırkoyün marinasında veya kumkapıda yeni rakı tadarız.
Balıkçı Kenanda o lezzetli balıklardan yeriz.
Burasi Türkiye Kartal kardeş burası dünyanın merkezi.
Ne dersin?
İstanbul'da gerçekten de bir ''hastalık'' var.
Ben ilk gittiğimde pek o kadar da beğenmedim. Mahlemizde yaşlı bir amca vardı ve ben onun yanında saçımı kestiriyordum. Arkadaş olduk.
Ben ona
''artık gelmem buralara dedim'' onun cevabı şu oldu -
''İstanbulun suyunu içen hiç bir zaman İstanbulu unutmaz evladım'' dedi - haklıymış. Adam bana ''hemşerim'' diyordu ve bana çok sıcak davranıyordu çünkü kendisi arnavutluktan göç etmişti daha gençliğinde.
Çok iyi görüşürdük. Bazen çay içerdik onun berber dükkanında.
Belki artık gelen yaza sağ olursak giderim oralara bi geziye..
Aya Sofya ya gittim. Güzel yerler var çok. Dolaşılmaya değer. Kapalı çarşı çok hoşuma gitti.
Her Pazar sabahı ise Kadıköy iskelesine giderdim. Orada kocaman bir balon vardı ve orada denizin karşısında kahve içerdim.
Fenerbahçe stadyumu çok yakın olduğu için maç olduğu zaman akşamlar bir şölene dönüşürdü.
Gençler, kızlar erkekler bayraklarla maça giderdi çok ilginç olurdu..hayat var orada..
Bi defa Türkü Bar'a gittim. Orada rakı içtim ve güzelce kafayı buldum..bağlamayla canlı müzik çok hoşuma gitti.. hesap geldiğinde gözlerim yuvalarından fırladı ama olsun
Bir de vapura binip karşıya geçmek çok hoşuma gidiyordu..bir simit ve bir çay alırdım kendime ve Kız Kulesinin yanından geçerken çayımı yudumluyordum..harikaydı.
Beşiktaş da güzel ama Üsküdar'ı daha çok beğendim. Daha sakin oralar ve yeşillik.
Bi defa da yolumu şaşırdım ve bi baktım ki Çamlıcadayım..neyse insanlara sordum ve yolu buldum yine de.
Oranın polisleri de insandan çok anlıyorlar.
Mayısın biriydi. O gün Kadıköyde miting vardı. Her yeri polis ve çevik kuvvet idi.
İskeleye gidenlerin kimlikleri kontrol ediliyordu. Herkesin.
Ben de kalabalığın arasında yürüyorum ve ben tabii bulgar pasaportuyla olduğum için turist sayılırım.
Benim sıram geldi. Polis benim yüzüme baktı ve kimlik istemeden sadece
''geç kardeşim'' dedi.
Oysa benden öncekilerin kimliklerini kontrol ediyordu.
Demek ki insanın gözünden, veya duruşundan anlıyorlar...
bu da Kadıköy'ün meşhur Boğası:
yolda yürümek de çok zor ama - çok insan var