12 Mart gelir. Artık teslim olup olmamak konuşulmaktadır. Bulgarlarla Sırplar arasında, Edirne müdafii Şükrü Paşa'yı teslim alma şerefinin yarışı başlamıştır. Bulgarların isteği üzerine görüşmeye giden bir yüzbaşıya, bir Bulgar albayı tarafından ilk kesin uyarı verilir. Buna göre, tüm bataryalar ateş kesecek ve beyaz bayrak çekecektir. Askerler şehir içinde bir yere toplanacak ve Bulgar askeri tarafından kordon altına alınacaktır. Bu teklifi alan kale komutanı, şartları kabul ettiğini Bulgarlara bildirir ve gerekli hazırlıklar başlar. Bu habere rağmen ertesi sabah Bulgarlar, susan topçu ateşinin de etkisinden kurtulmuş olmanın cesaretiyle, ani bir saldırıya geçer. 1500'den fazla erimizi Çörekköy mevkiinde şehit eder.
Ve Edirne teslim oldu Sonuçta araya giren Türk subaylarının ikazıyla saldırı durdurulacak ve mazeret olarak da, teslim haberinin Bulgar mevzilerine bildirilmediği söylenecektir. Bulgarlar ve Sırplar şehre girer. Gün 26 Mart 1913.
Sırp alay komutanlarından Milanov Gavriloviç, girdiği kalede rastladığı yıkılmış bir köprünün yanında, kümelenmiş Türk subayları görür. Onlara yaklaşır ve "geçmiş olsun, sizin için de bizim için de iyi oldu" der. Kolağası Emin Efendi cevap verir : "Sizin için evet, ama bizim için değil" Gavriloviç sorar : "İlerdeki bina ve önündeki kalabalık nedir ?" Orada Başkumandan Şükrü Paşa bekliyor, diye karşılık verirler. Gavriloviç derhal esas duruşa geçer. "Sizden rica ediyorum Yüzbaşı, beni bu kahramana götürünüz. Götürürler.
Gavriloviç, egitimini Fransa'da yapmış, hatta bir Fransız kadınıyla evlenmiş bir Sırp subayıdır. Kendi anlatımına göre;
"Evet, nihayet bu büyük kahramanın odasına aldılar beni. Bir adım ilerledim ve askerce selam verdim. Duyduğum heyecanı anlatmam imkansız. Kendisine, Ekselans, dedim Alay Kumandanı Milovan Gavriloviç, Zat-ı Devletlerine, bu andan itibaren Sırp Ordusunun misafiri olduğunuzu ve onun koruması altında bulunduğunuzu belirtmekle şeref duyar.
Esir ettiğim bu büyük Kumandanı incitebilecek en ufak bir kelimeyi bile kullanmamak istemiştim. Daha sonra Paşaya ve yanındakilere, Edirne'nin imkansızlıklar içerisindeki inanılmaz savunması nedeniyle, Sırp Ordusunca takdirlerimi bildirdim.
"Şükrü Paşa, 'Bilirim, diye cevap verdi. 'Sırp Milletinin kahraman bir halk olduğunu iyi bilirim. Bu savaş sırasında, buna bir kere daha inandım... Kahraman asker daha sonra etrafindaki diğer subayları bana tanıştırdı. Oturmamı rica etti ve verecek başka birşeyi olmadığı için, özür dileyerek, tabakasından bir sigara uzattı. Dostça bir konuşmaya başladık. Zaman ilerliyordu. Şükrü Paşa hazretlerinden çekilmek icin izin istedim işte tam bu sırada bulunduğumuz yere, bir Bulgar bölüğü geldi. Paşayı kendilerine teslim etmemi istedi. Bu konuda ellerinde gerekli emir olup olmadığını sordum Yoktu. Tekrar içeri girdim Paşaya Bulgarların arzusunu bildirdim ve kendisi ile gidip gitmemek hususundaki emirlerinin ne olacağını öğrenmek istediğimi arz ettim. Diğer subaylarla yaptığı kısa bir konuşmadan sonra Şükrü Paşa, burada kalmak istediğini bildirdi. Askerce selamladım ve çıktım.
Ertesi gün Bulgar Ordusu Kumandanı General İvanof geldi ve kendisini alıp götürdü. Edirnenin kahramanı ve Kumandanı Şükrü Paşa bu şekilde esir edilmişti.
İki gün sonra Sofyada Şükrü Paşa Kral Ferdinand ile karşılaşır. Kral büyük düşmanını gördüğü zaman ayağa kalkar. Şükrü Paşayı koltuğa oturtmadan önce yaverinin elinde tuttuğu kılıcı alır ve Şükrü Paşa'ya :
"Bir yanlışlık olmuş" der. "Teslim anında kılıcınızı da vermişsiniz. Sizin gibi askerierin kılıçları alınmaz. Şeref dolu bir savaş sayfasına imzanızı attınız. Kılıcınızı lütfen kabul buyurunuz."