February 17, 2025, 12:35:24 pm
Welcome,
Guest
. Please
login
or
register
.
1 Hour
1 Day
Forever
Login with username, password and session length
Home
Help
Gallery
Staff List
Login
Register
TÜRK
Serbest Forum
>
Forum
>
Türkçe Forum
>
Tartışmalar, yorumlar
>
TÜRK
Pages: [
1
]
2
Go Down
« previous
next »
Print
Author
Topic: TÜRK (Read 2720 times)
KARTAL
Full Member
Karma: +0/-0
Posts: 234
TÜRK
«
on:
July 20, 2010, 12:43:23 pm »
Osmanlı'da Hristiyanlar değil Müslümanlar ezildi
İstanbul´daki Robert Koleji´nin kurucusu ve uzun yıllar bu kolejin müdürlüğünü yapmış olan Dr. Cyrus Hamlin´in 28.12.1893 tarihli Congregationalist dergisinde "Ermeniler Arasında Tehlikeli Bir Hareket" başlıklı bir makalesi çıkıyor. Makalede, Hınçak komitesinin Osmanlı Ermenilerini nasıl bir kanlı eyleme hazırladıkları anlatılıyor. Yazının şu paragrafı çarpıcıdır, Hamlin diyor ki:
"Kusursuz İngilizce ve Ermenice konuşan ve ihtilalin hararetli savunmasını yapan çok zeki bir Ermeni bana, Rusya´nın Anadolu´yu istila edip ele geçirmesini hazırlamayı kuvvetle ümit ettiklerini bildirdi. ´Nasıl?´ sorusuna da şu karşılığı verdi: ´Bu Hınçak çeteleri, İmparatorluğun her tarafında örgütlendiler, Türkleri ve Kürtleri öldürmek ve onların köylerini ateşe vermek, sonra da dağlara çekilmek için fırsat kolluyorlar. Bunu yapınca gazaba gelecek olan Müslümanlar savunmasız Ermenilerin üzerlerine çullanacaklar ve onları barbarca kılıçtan geçirecekler. Bunun üzerine Rusya, insanlık namına ve Hristiyan uygarlığı adına Anadolu´ya girecektir. Bu tasarıyı dehşet verici ve her türlü tahayyülün ötesinde gördüğümü bildirince de şu cevabı verdi: ´Hiç şüphesiz size öyle gelebilir, fakat biz Ermeniler hür olmaya kararlıyız. Avrupa Bulgar dehşetine kulak verdi ve Bulgarlara hürriyet verdi. Milyonlarca kadın ve çocuğun çığlıkları ve kanı ile karışacak olan bizim sesimize de kulak verecektir.´ Bu plan yüzünden bütün uygar insanlar Ermeni adını lanetler diye kendisini vazgeçirmeye çalıştımsa da fayda etmedi. ´Biz ümitsiziz, bunu yapacağız´ dedi. ´Fakat sizin halkınız Rusya himayesi istemiyor. Kötü de olsa Türkiye´yi tercih ediyor. (Rusya ile Türkiye) arasında yüzlerce millik bitişik topraklar var, buralara göçler her zaman kolay olmuştur. Sizin halkınız Rusya Hükümetini tercih etmiş olsaydı, bugün Türkiye´de tek bir Ermeni ailesi kalmazdı (hepsi Rusya´ya göçmüş olurdu)´ dedim. ´Evet, bu aptallıkları yüzünden şimdi acı çekeceklerdir´ diye cevap verdi...(Bilal N. Şimşir, Bilgi Yayınevi s.116)"
ERMENİ PATRİĞİ NERSES, "DOĞU ANADOLU´DA HRİSTİYAN YÖNETİMLER OLMALI"
Ermenilerin hudutları içinde almaya çalıştığı altı eyaletin (Erzurum, Sivas, Diyarbekir, Mamüratülaziz, Van, Bitlis) hiçbirinde çoğunluk değillerdir. Ermeni Patriği Nerses, 13.04.1978 günü İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury´e gönderdiği muhtırada, taleplerine demokratik olmayan bir kılıf geçirmeye çalışıyor:
Eşitliği ancak bir Hristiyan yönetim uygulayabilir. Adaleti, ancak Hristiyan yönetim sağlayabilir. Vicdan özgürlüğünü de yalnız Hristiyan yönetim uygulayabilir. Şu halde, Hristiyan kitlelerin yaşadığı her yerde, Müslüman yönetimin yerini Hristiyan yönetim almalıdır. Ermenistan (Doğu Anadolu) ve Kilikya, Hristiyan yönetimin kurulması gereken yerler arasındadır (s.58)."
"TÜRK TOPRAKLARININ ALICILARI ERMENİ YA DA RUMLAR"
İngiltere´nin İzmir ve Trabzon konsoloslarının raporlarını incelemek dahi, Patrik Nerses´in taleplerinin ne kadar haksız olduğunu kanıtlamaya yeterlidir: İzmir´deki İngiliz Konsolosu Charles Blant, 28.07.1860 tarihli raporunda: "Vilayetin genel durumu günden güne iyiye gitmektedir. Ancak bu iyileşme, genellikle Hristiyanların yararına oluyor. Hristiyanlar, Türklerin varını yoğunu satın alıyorlar. Elden çıkarılan Türk topraklarının alıcıları her zaman ya Ermenilerdir, ya da Rumlar."
Sekiz yıl sonra, İngiltere´nin Trabzon Konsolosu Palgrave´in yazdığı rapor daha da ilginç:
"Müslüman halk, sorumsuz merkezi İstanbul Hükümetinde kesinkes temsil edilmiyor. Padişahın Müslüman tebaasının başkentte derdini anlatabileceği hiç kimsesi yoktur. Buna karşılık Hristiyanlar, İmparatorluğun her tarafına yayılmış bütün yabancı konsolosluklara, kimi de İstanbul´daki elçilere başvurup haklarını arayabiliyorlar. Hristiyanların dertleri can kulağı ile dinleniyor. Üstelik hiçbir şikâyetleri olmadığı zaman da onlar adına hayali şikâyetler uyduruluyor. Bunun kahredici sonucu olarak da bütün mali baskılar ile yerel ve kişisel baskılar hep Müslümanlara yapılıyor, Hristiyanlara değil. Çünkü Müslüman feryadına kulak asan yok. Hristiyan´ın ise bin tane sözcüsü ve avukatı var. Müslüman bir suç mu işlemiş, hemen ve sert biçimde cezaya çarptırılır. Aynı suçu işleyen Hristiyan ise şöyle böyle bir cezaya çarptırılır ya da büsbütün bağışlanır. Çünkü işin içinde bir Hristiyan olunca yabancı konsoloslar ve temsilciler ona kanat gererler ve adaletin eli kolu bağlanır...
Bugün görünen odur ki, Osmanlı Hükümeti, Hristiyan tebaa yararına Müslüman tebaasını ezmek gibi ağır bir itham altındadır. Ben, bu suçlamayı üzülerek doğrulamak durumundayım...
Müslümanlar muazzam bir yükün altında sistematik olarak ezilmişlerdir ve ezilmektedirler. Hristiyanlar ise Osmanlı İmparatorluğu´nda ki ayrıcalıklı durumlarını sürdürerek son yüzyıldan beri sürekli olarak zenginleşmişlerdir. Zenginleşmeleri de spekülasyonlarla, apaçık hilelerle ya da tefecilikle olmuştur...Osmanlı Devleti, kendi ağır yükünün tümünü yalnız Müslümanın omzuna yüklemiştir. Tek omuza yüklenmektir bu. Yük, Müslüman ve Hristiyan tebaanın omuzlarına eşit bölüştürülmez ise bu İmparatorluk sittin sene belini doğrultamaz."
Report Spam
Logged
Serbest Korkmaz
Global Moderator
Hero Member
Karma: +4/-0
Posts: 845
Re: TÜRK
«
Reply #1
on:
September 01, 2010, 11:39:36 pm »
Yuzeir Kardes , inaniyorum bu shovenist kararin Straszburg'a goturup senin insan haklarini cignendiyi icin Bulgaristan devletini ikili standartini gostereceksin. Bir oku Kosukavakli cesur Turk sizin icin neler yazmis.
Popovo Bölge Mahkemesi Üzeyirov kardeşler hakkındaki davayı sonuçlandırdı.
Bölge Savcısı Stefan Hristov kardeşlerden büyük olan Üzeyir Üzeyirova bir yıl hapis ceza verildiğini duyurdu. Kendisi hakkında yönetilen üç suçlamadan ikisinde suçlu bulundu. Birincisi dini bir parti kurma girişimi ve ikincisi de Müslüman Demokrat Birliği partisinin meydan kuruluş toplantısı girişimi. Karaağaç köyündeki Meçhul Türk Askeri Anıtı dikme girişiminden suçsuz bulundu. Kararın uygulanması üç yıl ertelendi. Eğer bu zaman zarfı içinde Üzeyir bir suç işlemez ise bir yıllık cezasını çekmek üzere cezaevine girmeyecek.
Kardeşlerden küçüğü Ali Üzeyirov, dini parti kurma girişiminden suçlu bulunarak 4 000 leva para cezası kesildi.
Bazı sebeplerden dolayı bu dava bugüne dek ertelenmişti. Tırgovişte /Eskicuma/ İline bağlı Popovo /Popköy/ belediyesi Slavyanovolu /Karaağaçlı/ Üzeyirov kardeşler hakkında üç suçlamam yönetilmişti;Müslüman Demokrat Birliği partisinin meydan kuruluş toplantısı girişimi, Karaağaç köyünde Meçhul Türk Askeri Anıtı inşa girişiminden dolayı - geniş çaplı holiganlık ve de dini bir partinin kurma girişimi. Mahkemenin almış olduğu karar, on beş günlük sure zarfı içerisinde Tırgoviştr /Eskicuma/ Bölge Mahkemesinde itiraz edilebilir.
Mahkemedeki duruşmaya sadece Ali Üzeyirov katıldı. Bir süre evvel Ali, yeni OSMANLI (İngilizce Osmanlı anlamına da gelen Otoman adı, partinin Bulgarca olarak Hoşgörü, Sorumluluk, Ahlak ve Alternatif Gelişim Birliği şeklindeki tam adının kısaltılmış hali ) partisini kurabilmeyi başardığı halde cumhurbaşkanı seçimlerinde aday olacağını ve Bulgaristandaki bazı kentlerin TÜRKÇE isimlerine geri vereceğini söylemişti.
http://www.youtube.com/watch?v=bSrKn97zxyo&feature=related
Koşukavaklı 2010-09-01 19:20:12
ÜZEYİR KARDEŞLERE,BİR TÜRK OLARAK CANDAN TEŞEKKÜR EDER VE KENDİLERİYLE GURUR DUYDUĞUMUZU,DOST VE DÜŞMANLARIN,BİLMESİNİ İSTERİM.YOLUNUZ AÇIK OLSUN.HAKLI DAVANIZ İNŞALLAH ZAFERLE SONUÇLANACAKTIR.SİZ YALNIZ DEĞİLSİNİZ,YÜCE TÜRK MİLLETİ HER ZAMAN SİZİN VE HAKLI DAVANIZIN YANINDADIR.
Sevgi ve saygılar sizin olsun,canım kardeşlerim.
Cumali 2010-09-01 19:34:47
ATAKAnın GERBin ve diyer BG milliyetçi partilerinin görev ve vazifesi vatanını kendi çıkarlarını savunmak ise.Hani BG Türkünün sözde çıkarları için oylarını alan çakallar.Bunlar daha neyi bekliyor,neden görevlerini yapmıyorlar.Bu olaylar sistematik olarak tekrarlanmasına rağmen bunlardan neden bir çıt çıkmıyor,neden bu sorunu meclise,olmaz ise AB kurumlarına intikal ettirmiyorlar.Sonra birileri yazınca,yalancı dolancı ATAKAcı olarak kirletilerek olayları saptırıyorlar,gününü gün ediyorlar.Halkımızda bunlara körü körüne yıllardır prim vermeye devam ediyor.Bu çarpık ilişki bir an önce son bulmalıdır,aksi halde vatandaşımı hiçte iyi günler beklemediğini gün gibi görüyorum.
özgür 2010-09-02 00:09:19
özgür 2010-08-30 17:16:34
Kaderin güzel bir cilvesi olarak-1992-yılında sn.Osman Kılıç,ın Ankarada ki evinde kısa bir misafirliğimiz oldu.Yengenin elinden sabah kahvaltısı ve çayını içtik,bazı güncel konuları görüştük.O zamandan sonra,ortak arkadaşlar vasıtası ile haber alsamda kendisi ile bir daha görüşme fırsatım olmadı.
Yaşının bir hayli ilerlemiş olduğunu biliyorum.Size ve elinden yediğimiz yengeye uzun ve sıhhatli bir ömür dilerim ocam.Biz Deliormanda sizin yaptıklarınızın rivayetlerini taa çocukluğumuzdan,dedelerimizin dizlerinde,sesleyerek büyümüş bir nesil olarak,gücümüzün yettiği sürece ve kadar,BG Türkünün haklı var olma davasını sürdürmeye çalışanlar olarak.Meydanları yeni nesil Komonistlere boş bırakmamaya kararlıyız.50-60 yıl önceki bulgar politikaları,bu gün de yandaş Türklerle el ele hızlandırılarak devam etmektedir.Rejimlerin değişmesine mükabil Bulgarların BG Türk politikaları hiç değişmemiştir.Acı olan bunun kendilerine TÜRK diyen sahte Türklerin eli ile yapılmasıdır.ALLAH halkımıza ve sözde liderlerine akıl fikir versin.
Report Spam
Logged
YUZEIROV
Full Member
Karma: +1/-0
Posts: 133
Re: TÜRK
«
Reply #2
on:
September 03, 2010, 05:57:49 pm »
tyum din kardeshlerime verdikleri desteye candan teshekyur ederim.
elimden geldiyne kadar caba gosterecem.
MILETIME VE DINIME SONUNAKADAR.
Report Spam
Logged
Uploaded with
ImageShack.us
Serbest Korkmaz
Global Moderator
Hero Member
Karma: +4/-0
Posts: 845
Re: TÜRK
«
Reply #3
on:
September 07, 2010, 10:33:29 pm »
Serbest Korkmaz
'dan
Turkiye'
de 12.09-2010 ,bu pazar yapilacak Ana Yasa deistirme oylamasina
HAYIR
!
Mustafa Kemal Ataturk
'u cigneme istiyenlere yuz bin kere
HAYIR
!
Deyerli Turk we Musluman kardeslerim
Turk
'seniz oyunuzu
HAYIR
diye kulanin !
http://www.youtube.com/watch?v=6mypH8TVNmk&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=aIOVAvNyqtg&feature=related
Report Spam
Logged
Analizator
Sr. Member
Karma: +1/-0
Posts: 262
Re: TÜRK
«
Reply #4
on:
October 20, 2010, 12:50:45 pm »
300 Spartalı Deil, 40 Göktük'lü / Kanım kabardı / İyi seyirler
www.vidivodo.com/381218/300-spartali-degil-40-gokturklu
kara kıs avulumga kelgende / kara kış köyüme gelince
kültüldegen kar yerge tüsgende / lapa lapa kar yere düşünce
dombıramdı alarman / dombıramı alırım
yürek sazım çalarman / yürek sazımı çalarım
kaygırgandı eş aytbam / kaygılarımı hiç söylenmem.
dombıra sazım estgen ataylar / dombıra sazımı işiten babalar
manesine es bergen anaylar / manasına kulak veren analar
estgenine oy berip / işittiğini akıl yorarak,
yüreklerge ses berip / yürekleri titreyerek
köz yastı kızganmaslar / göz yaşlarını esirgemezler.
nogaydın kaygı sansız kününde / nogayların derdi sayısız, her gününde
batirler yuklamagan kününde / yiğitlerin uyumadığı günlerde
yüreklerin kötergen / yüreklerini cesaretlendiren
sogıslarda küş bergen / savaşlarda güç veren
köptü körgen dombıra... / görüp geçirmiş dombıra
HİÇBİRİ SAĞ DÖNMEYECEKLERİNİ BİLDİKLERİ HALDE MİLLETİNİN İSTİKLALİ İÇİN KENDİ CANLARINI FEDA EDERLERR...
İŞTE BU TÜRKLERİN ENGÜÇLÜ TARAFIDIR. HER NEKADAR İÇERDE BİRBİRLERİNİ YESELERDE DIŞARDAN GELEBİLECEK BİR SALDIRAYA KARŞI İMAN GÜCÜ İLE BİRLEŞİP VATANLARINI SAVUNURLAR.
Report Spam
Logged
Serbest Korkmaz
Global Moderator
Hero Member
Karma: +4/-0
Posts: 845
Re: TÜRK
«
Reply #5
on:
October 28, 2010, 12:23:35 am »
Karakalpakli Turk Kardeslkerimiz ! Ne mutlu Turkum diyene ! Biz turkler her yerdeyiz !
http://www.youtube.com/watch?v=0K91-Ru-8FU&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=yWHd4yvD3as&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=gFfRwC-j3TU&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=btftoLxH9Gk&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=GqGhZSWlsP8&feature=related
Report Spam
Logged
Serbest Korkmaz
Global Moderator
Hero Member
Karma: +4/-0
Posts: 845
Re: TÜRK
«
Reply #6
on:
October 28, 2010, 12:26:40 am »
Karakalpak Turkleri
http://www.youtube.com/watch?v=uoBAxTFKMSc&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=-mPmzc7fKKk&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=Q6rHZ38fjXM&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=3aCAU3h7mjE&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=ODCf3absOss&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=UKd140dF2j4&feature=related
Report Spam
Logged
Serbest Korkmaz
Global Moderator
Hero Member
Karma: +4/-0
Posts: 845
Re: TÜRK
«
Reply #7
on:
October 28, 2010, 12:36:57 am »
Mustafaya kan karakalpakli Turk kardesлerinden selam olsun .
Специален поздрав за Мустафа от кръвните му баратя и сестри Каракалпакските Турци.
http://www.youtube.com/watch?v=8DgS0lRLEu0&feature=related
Report Spam
Logged
Analizator
Sr. Member
Karma: +1/-0
Posts: 262
Re: TÜRK
«
Reply #8
on:
October 28, 2010, 02:52:57 am »
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
-İstanbulu niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!
Report Spam
Logged
asker
Global Moderator
Sr. Member
Karma: +3/-0
Posts: 434
Türkler 20 Yıl İçinde Yok Olacak
«
Reply #9
on:
October 28, 2010, 05:58:55 pm »
Türkler 20 Yıl İçinde Yok Olacak
YÖK Başkanı Özcan, ABD ve İsrail'in domatese yerleştirilecek bir genle Türk milletini 20 yıl içinde yok edebileceğini söyledi
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Nevşehir Üniversitesinin akademik yılı açılışı dolayısıyla Nevşehir Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, üniversitelerden çok daha fazla yayın, patent, yenilik, çevreyle, ülkenin ekonomik sorunlarıyla ilgili yenilikler beklediklerini söyledi.
Bir üniversitenin, içinde bulunduğu toplumun ihtiyaçlarından soyutlanamayacağını vurgulayan Prof. Dr. Özcan, YÖK olarak üniversiteleri değerlendirirken etrafına ne kadar faydalı oluşuna da bakacaklarını kaydetti.
Türkiye'de zaman zaman çeşitli adlarla grip salgını görüldüğünü, her seferinde büyük paralar sarf edilerek aşı ithal edildiğini anlatan Özcan, şöyle konuştu:
''Son olayda da gördünüz, aşıların büyük bölümü kullanılmadı, geri gitti ama biz büyük paraları yurt dışına transfer ettik. Bu arada hiçbir üniversiteden şöyle bir talep gelmiyor: Madem bu kadar acil bir sorun var, insanlarımız ölüyor, her 6 ayda bir değişik şekilde karşımıza çıkıyor, acaba kendimiz bu aşıyı elde edemez miyiz? Bir-iki üniversite çıksın, Başbakanımıza gitsin, 'Biz bu işi çalıştık, bu aşıyı ürettik, desteğe ihtiyacımız var' desin. 25 milyon lirayla böyle bir projeye başlamak mümkün oluyor. Bunu talep etsinler isterdim ama hiçbir üniversiteden ses çıkmadı. Ses çıkmıyor, dışarıdan büyük miktarda ilaç alıyoruz, büyük miktarda serum alıyoruz, orada da ses çıkmıyor. Tıbbi cihazların hemen hepsi dışarıdan alınıyor. 'Bunlar burada üretilemez mi?' diyen bir üniversite yok. Sağlık sektöründe çok büyük ilerlemeler oldu ama bağımlılıkta bir azalma yok. Bence sağlıkta ve diğer sektörlerde bağımlılığı azaltacak olan üniversitelerdir.''
Türkiye'ye ABD ve İsrail'den domates ve buğday tohumu ithal edildiğini anımsatan Özcan, şunları söyledi:
''Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmı, yerli tohumumuz olmadığı için Amerika ve İsrail'den geliyor. Bir Türk aydını olarak bazen gerçekten kendimi çok küçük hissediyorum. Yani biz ihtiyacımız olan domates tohumunu bu ülkede üretemez miyiz? Evvelden atalarımız bu tohumları kendileri üretip, yıllarca bu üretimin devamını sağlamışlar. Biz niye yapmıyoruz? Tohumculukla ilgili bir araştırma enstitümüz olsa, buna birkaç üniversitemiz öncülük etse fena mı olur? Sonunun ne olacağı da belli değil. Bu domates tohumunu alıyorsunuz, artık genetik programlama diye bir şey var, içine bir genetik mekanizma yerleştirirler. Hiç bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. Böyle şeylerle, zamanla bir milleti yok edebilirsiniz. Öyle bir şeyler yerleştirirler ki 20 yıl içerisinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Öyle tehlikeler de var. Sadece 'aman paramız dışarı gidiyor' endişesiyle söylemiyorum. Üniversitelerimizin bu konularda bize yardım etmesini istiyoruz.''
Türkiye'de iki üniversitenin dünyadaki ilk 500 üniversite arasında yer aldığını belirten Özcan, şöyle devam etti:
''Üniversiteleri ölçmek için dünyada kullanılan sıralamalar var. Times'ın, yükseköğretim dünya üniversiteleri sıralaması var. Geçen hafta çıkan bir yayında iki üniversitemizin çok büyük başarı elde ettiği ortaya çıktı. Bir üniversitemiz 112'nci, bir başka üniversitemiz de 183. oldu. Türk üniversitelerinin ilk 500'de yer almadığı eleştiriliyordu. İlk 200'de yer almaya başladı. Böyle büyük başarılar istiyorsanız, büyük finansal kaynakları yükseköğretime ve eğitime vereceksiniz. Dünyada ekonomide 17. sıradayız, yabancı dergilerde yayımladığımız makaleler sıralamasında da 17. sıradayız. Ekonomiyle bir paralellik var. Ne kadar koyarsanız o kadar alıyorsunuz.''
Avrupa'daki üniversitelerin belirli standarda ulaşmak için birbirleriyle yarıştıklarını anlatan Özcan, ''Okul dışında alınan kredilerin bir şekilde okul kredisi haline çevrilmesiyle ilgili bir sistem uyguluyorlar. Örneğin siz çalışıyorsunuz ama üniversiteye gidip, birkaç ders alabiliyorsunuz. O dersleri artırıp, lisans diploması almaya yetecek kadar kredi toplayabilirseniz, o üniversite size lisans diploması veriyor. Biz de dışarıdaki iş tecrübelerini akademik kredilere çeviremiyoruz. Bu yönde bir eksiğimiz var. Onun dışında diğer Avrupa ülkelerindeki üniversiteler gibi elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. İyi bir yerdeyiz ve bu yerimizi koruyoruz'' diye konuştu.
Report Spam
Logged
OTTOMAN
Hero Member
Karma: +0/-1
Posts: 978
Re: TÜRK
«
Reply #10
on:
November 07, 2010, 12:44:32 pm »
Report Spam
Logged
Analizator
Sr. Member
Karma: +1/-0
Posts: 262
Re: TÜRK
«
Reply #11
on:
November 25, 2010, 09:01:33 am »
TÜRKİYE ARTIK DÜNYANIN 15İNCİ BÜYÜK EKONOMİSİ
Öte yandan milli gelir büyüklüğüne göre dünyada 16ıncı sırada yer alan Türkiye, düzeltme sonrası Endonezyayı geçerek 15inci sıraya yerleşti.
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, SGP bazında, Türkiye, 1 trilyon 27 milyar 437 milyon dolar milli gelir büyüklüğüyle dünya sıralamasında 15inci olan Endonezyayı geride bırakarak, 1 trilyon 330,1 milyar büyüklüğündeki Kanadanın ardından 15inci sıraya yerleşti.
Türkiyeyi Endonezyanın ardından 882,3 milyar dolarlık SGP esaslı milli geliriyle Avustralya, 830,7 milyar dolarla İran ve 810,4 milyar dolarla da Tayvan izliyor.
SGPye göre GSYHsı 2011 yılında 1 trilyon 185,2 milyar dolar olacağı tahmin edilen Türkiye, 2011de de 15inci sıradaki yerini koruyacak.
http://www.milliyet.com.tr/2-bin-354-dolar-daha-zenginlestik/ekonomi/sondakika/25.11.2010/1318297/default.htm
BEN HER ŞEYDEN ÖNCE BİR TÜRK MİLLİYETÇİSİYİM.
BÖYLE DOĞDUM. BÖYLE ÖLECEĞİM. TÜRK BİRLİĞİNİN BİR GÜN HAKİKAT OLACAĞINA İNANCIM VARDIR. BEN GÖRMESEM BİLE, GÖZLERİMİ DÜNYAYA ONUN RÜYALARI İÇİNDE KAPAYACAĞIM. TÜRK BİRLİĞİNE İNANIYORUM, ONU GÖRÜYORUM. YARININ TARİHİ, YENİ FASILLARINI TÜRK BİRLİĞİYLE AÇACAKTIR. DÜNYA SÜKÛNUNU BU FASILLAR İÇİNDE BULACAKTIR. TÜRKÜN VARLIĞI BU KÖHNE ÂLEME YENİ UFUKLAR AÇACAK, GÜNEŞ NE DEMEK, UFUK NE DEMEK, O ZAMAN GÖRÜLECEK."
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Report Spam
Logged
KARTAL
Full Member
Karma: +0/-0
Posts: 234
Avrupalılar
«
Reply #12
on:
December 16, 2010, 11:54:35 am »
Kim demiş tarih sıkıcıdır diye?!
Bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi değilse eskiden İngiltere'de bu işlerin nasıl yapıldığını düşünün! 1500'lerde İngiltere'de işler şöyle yapılıyordu:
İnsanların çoğu Haziran'da evleniyordu Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar, Haziran'da hala çok kötü kokmuyorlardı . Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.
Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu.. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğullarıve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak ta bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. İngilizce'deki 'banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın' (Don't throw the baby out with the bathwater) deyimi buradan gelmektedir.
Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu. Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu. Yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. İngilizce'de ki 'kedi-köpek yağıyor' (It's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir.
Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. Etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan İngiliz usulü yataklar buradan gelmektedir.
Zemin topraktı. Sadece zenginlerin zemini topraktan başka bir şeyden yapılmıştı. Toprak kadar fakir (dirt poor) tabiri buradan çıkmıştır.
Zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı. Bunlar kışın ıslandığı zaman kayganla şıyordu.. Bunu önlemek için yere saman (thresh) seriyorlardı. Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki kapı açılınca saman dışarıya taşıyordu. Buna mani olmak üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı 'thresh hold' (saman tutan; Türkçesi eşik idi.
Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu. Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilave ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. '
Bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük' (peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) tekerlemesinin menşei budur. Bazen domuz eti buluyorlar o zaman çok seviniyorlardı .
Eve ziyaretçi gelirse domuz etlerini asarak onlara gösteriş yapıyorlardı. Birisinin eve domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi. Bu etten küçük bir parça keserek misafirleriyle oturup paylaşıyorlardı. Buna 'yağ çiğnemek' (chew the fat) adı veriliyordu.
Parası olanlar kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabaklar alabiliyordu. Asidi yüksek olan yiyecekler kurşunu çözerek yemeğe karışmasına sebep oluyor, böylece gıda zehirlenmelerine ve ölüme yol açıyordu. Domatesler buna sık sık sebep olduğu için bunda sonraki yaklaşık 400 yıl boyunca domateslerin zehirli olduğu düşünülmüştü.
Çoğu insanın kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu. Onun yerine tahta tabaklar kullanıyorlardı . Çoğu zaman bu tabaklar bayat ekmekten yapılıyordu. Ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu. Bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı için içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu. Kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında 'tabak ağzı' (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu.
Ekmek itibara göre bölüşülüyordu . İşçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı.
Bira ve viski içmek için kurşun kadehler kullanılıyordu. Bu bileşim insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan geçen insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık yapıyordu. Bunlar birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor¸ aile etrafına toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına bakıyordu. Buna 'uyanma' nöbeti deniyordu.
İngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor, kemikleri bir 'kemik evi'ne götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı . Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı. Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir çana bağladılar. Bir kişi bütün gece boyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna mezarlık nöbeti 'graveyard shift')denirdi. Bazıları zil sayesinde kurtulur ('saved by the bell') bazıları da 'ölü zilci' (dead ringer) olurdu.
Gerçekler bunlar: Kim demiş tarih sıkıcıdır diye?!
Ortaçağda Avrupa'daki rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları kesin olarak yasaklanmıştı. Kastilya Kraliçesi İsabella bile 50 yıldan fazla süren hayatı boyunca iki kez banyo yapmıştı. Kirlilik adeti Amerika'ya da bulaşmış Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde ''banyo yapmayı yasaklayan'' ya da belirli kısıtlamalar getiren kanunlar çıkarılmıştı. Philadelphia' da ise kanunla bir ay içinde birden fazla banyo yapan insanlar cezaevine gönderiliyordu.
Tuvaletle henüz tanışmayan Avrupa'da lazımlıkları sokaklara boşaltma adeti 17. yüzyıla kadar sürdü. Fransa krallarından 14. Louis, gününün belli bir zamanını lazımlığında oturarak geçirir, devlet işlerini de buradan yürütürdü.
1600'lerde İstanbul'a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan Tarabya'yaki bir konağa gönderilmişti. 19. yüzyıla gelindiğinde, kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim'e taşınmalarına izin verilmişti...
Özgün ileti Sayın,
Dr.TUNA DOĞAN
İnternet'den alıntıdır.
Report Spam
Logged
OTTOMAN
Hero Member
Karma: +0/-1
Posts: 978
Re: TÜRK
«
Reply #13
on:
December 16, 2010, 04:46:20 pm »
Kartal kardesh
Bunu aynen slavyanlar da uyguluyrlarmis. Pis gezme onlarda da varmis. Bu yuzden onlarin kaldiklari mahaleler sehirlerin disarlarindaymis.
Onlardaki bu adetler 1960 kadar surmus. Canli sahitler halen var.
Bulgar mahaleerine turkler gitmezmis. Hastaliklar kol geziyormus oralarda.
Ben bu yaziyi bulgarcaya tercume etiim. Bulgarca forumda bir yer bulup oraya da aktarisan turkce bilmeyenler de okumus olur.
Tesekkurler bilgiler icin.
Кой е казал че историята е скучна?
Следващият път когато си миете ръцете и ако топлината на водата не по вашето жлание помислете си как това се е правело в Англия в стари времена. Преди 500 години, през средните векове това се е првело по този начин:
Голяма част от хората се женели през месец юни, защото годишното изкъпване се е извършвало през месец май и през юни все още не са миришели много лошо. Но все пак за да прикрият появилата се миризма, булките са носели в ръцете си букет цветя.
Банята е представлявала голяма каца пълна с вода. Стопанина на семейството мъжа, е имал безспорното право първи да се изкъпе. След него се къпели синовете и другите мъже в семейството, след тях жените следвани от децата и най накрая в същата вода са къпели бебетата. След всички тези изкъпвания водата ставаше толкова мръсна че можеше да се загубят отделни предмети в нея. Израза не изхвърляйте бебето с водата Don't throw the baby out with the bathwater) идва от тук.
Покривите на къщите са били напрвени от сложени един върху друг тръстикови стебла под които е имало дъски. Това место е било единственото и най привлекателното место за домашните животни и затова всички котки, кучета и други дребни животни (мишки и буболечки ) се прислонявали и живеели по покривите.
След дъжд покрива е ставал хлъзгав и понякога животните се хлъзгали и падали долу. Израза в Английския език Валят кучета и котки (It's raining cats and dogs) идва от тук.
В стаите не е имало предпазни мерки против падащи предмети. Буболечките и другите падащи предмети са създавали доста неприятности. Именно по тази причина са били направени английските легла около които има колони и над които покривало.
Пода е бил гол без икакво покритие и само богатите са покривали подовете си от където идва английското Беден като земята (dirt poor)
Богатите са имали възможността да покрият подовете на своите къщи с дървен материал. Тези подове през влажния зимен период ставали хлъзгави и за да не се получават нежелани падания подовете се покривали със слама(thresh). Това покриване е продължавало през целия зимен период. От това постоянно покриване сламата се е трупала и идвало време когато е излизала навън при отварянето на входната врата което е правело невъзможно след това затварянето и. Поради тази причина на пода до вратата са слагали дъска която да спре сламата. Тази дъска са я наричали 'thresh hold' на български праг.
Яденето се е готвело във казан който е висял постоянно над огнището. Всеки ден се палел огъня и в казана са се добавяли нови продукти. В повечето случаи се добавяли зеленчуци защото месото е било дефицит. След вечерята остатъците от храната са оставали в казана и на другия ден изтиналата храна се затопляла и продължавали да ядат. Понякога храната е оставала продължително време в казана.
Грах яхния топла, грах яхния студена, девет невна грах яхния (peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) от тук произлиза тази скоропоговорка. Понякога са намирали свинско месо и тогава е настъпвал празник.
Когато къщата е била посещавана от гости стопанина е окачал свинските меса на показ. Ако някой донесе свинско месо се е считало за богатство. Отрязвайки хапки от месото са предлагали на госта. Това се е наричало дъвчене на сланина (chew the fat).
Който е имал пари, е купувал кухненски прибори направени от бронз. Висококиселинните храни са разтваряли оловото в тези прибори и по този начин храната се е отравяла затова в продължение на 400 години се е смятало че доматите са отровни.
Повечето хора са нямали възможност да си купят прибори от бронз. Вместо тях са използвали дървени чини. В повечето случаи тези чини са били от корав хляб. Хляба беше толкова сух че дълго време можеше да се ползва като чиния. Тъй като тези чини никога не се миеха в тях се развъждаха червеи и плесен. Хората които се хранеха от тези чиния се разболяваха от болест която се наричаше чиниена уста (trench mouth).
Хляба се разделяше по заслугите. Работниците получаваха долната изгоряла кора, стопанина средата а гостите получаваха горната кора.
За бира и уиски се употребяваха чаши направени от олово. От този метал хората понякога изпадаха в безсъзнание за по дълго време. Виждайки подобни хора, минаващите ги мислеха за умрели и ги подготвяха за погребение.
Преди погребението те се оставяха да лежат върху кухненската масса, семейството хранейки се до покойника,следеше дали мъртвецът ще се събуди. Това се наричаше дежурство по събуждането.
Англия е малък остров и затова хората се затрудняваха да намерят гробове за мъртвите си. Затова в повечето случаи се отваряха стари гробове, събираха останките от предишния труп и ги носеха в костница, а гроба го използваха пак. След отварянето на ковчезите във всеки 25 ковчег се виждаха драскотини по дъските. По този начин се разбираше че са погребали жив човек. За разрешаване на този проблем за китката на умрелия се връзваше въже което се извеждаше извън гроба и на другия се връзваше камбанка. В гробищата оставяха да дежури чове който цяла нощ слушаше камбанката. Това се наричаше гробищно дежурство 'graveyard shift'. Някои по този начин се спасяваха ('saved by the bell') други ставаха мъртви клисари (dead ringer).
Това е реалността: Кой е казал че историята е скучна?
В средните векове на монахините е било категорично забранено да си мият телата освен лицето и ръцете.
Например кралицата на Кастилия кралица Елизабед за своя малко повече от 50 години живот се беше къпала само 2 пъти.
Навика да се ходи мръсен е било пренесено и в Америка и даже в щатите Пенсилвания и Виргиния са били издадени закони забраняващи или ограничаващи къпането. А във Филаделфия със закон е било забранено къпането повече от един път на месец. Който нарушавал този закон е бил изпращан в затвора.
В Европа която все още не била запозната с тоалетните до 17 век е продължило традицията да се изхвърлят съдовете съдържащи остатъците от физиологическите нужди на организма на улицата.
Единият от Френските крале Луис 14 прекарвал определено време над цукалото като от там е ръководел държавните работи.
1600 години английските посланици които са идвали в Истанбул, заради своите навици да ползват цукала и да ги изхвърлят през прозорците са били настанявани извън града в конаци в местността Тарабия която е доста далеко от Истанбул. През 19 век след серизни обещания, ч еще си променят тези си авици са били преместени в Таксим близо до града.
Özgün ileti Sayın,
Dr.TUNA DOĞAN
Report Spam
Logged
KARTAL
Full Member
Karma: +0/-0
Posts: 234
Re: TÜRK
«
Reply #14
on:
December 17, 2010, 07:47:13 am »
Çok güzel tercüme etişsin. Ellerine sağlık.
Report Spam
Logged
Pages: [
1
]
2
Go Up
Print
« previous
next »
Jump to:
Please select a destination:
-----------------------------
Български Форум
-----------------------------
=> Дискусии, коментари
=> Мястото на Atilla Blazhev
-----------------------------
Türkçe Forum
-----------------------------
=> Tartışmalar, yorumlar
=> Teo'nun Köşesi
-----------------------------
Култура и Изкуство / Kültür Sanat
-----------------------------
=> Култура и Изкуство / Kültür Sanat
-----------------------------
Помак Форум
-----------------------------
=> Помак Форум
-----------------------------
Forum in English
-----------------------------
=> Forum in English
Powered by
EzPortal
Loading...