Serbest Forum
March 28, 2024, 02:49:30 pm
Welcome, Guest. Please login or register.

Login with username, password and session length
 
  Home Help Gallery Staff List Login Register  

KIRCI ALI Efsanesi

Pages: [1]   Go Down
  Print  
Author Topic: KIRCI ALI Efsanesi  (Read 1749 times)
0 Members and 1 Guest are viewing this topic.
OTTOMAN
Hero Member
*****

Karma: +0/-1
Posts: 978



« on: December 07, 2010, 05:49:15 am »

Etimolojisi

Kahraman bir adam, askeri kumandan ve evliya olan Kırca Ali hakkında birçok efsane ve rivayet vardır. Kırcaali şehri adını ondan almıştır. Yaşlılar Kırca Ali'nin doğum yerinin Buhara veya Konya vilayetinde bulunan iskele kasabası Alanya olduğunu iddia etmektedirler. Hicri takvime göre (1892 y), 1310 yılına ait Edirne vilayeti Salnamesinden bir efsane tercüme edilmiştir. Bu efsaneye göre Sultan Murad zamanında ( 1360-1389) Türkler Rodoplara Kırca Ali komutasında akın yapmışlar. O, bir çarpışma esnasında şehit düşmüş ve yeni yerleşim yerine Kırca Ali'nin adını vermişler.

Bir yerleşim yerine ad vermek kolay olmadığı gibi, rasgele bir isim vermek de kolay iş değil. Kırca Ali herhalde kendi ortamında üstün tutulan, otoriteli, gösterişli, sevgili ve saygılı bir şahıs imiş. Bunun içindir ki, ahali yerleşim yerine onun adını koymuş. Böylelikle Kırca Ali kim olursa olsun onun adı ebedileşmiş. Yerleşim yerinin Kırca Ali'nin şehit düşmesinden önce mevcut olup olmadığı sorusuna henüz bir cevap yok. Ancak, önemli olan yerleşim yerinin ne zaman meydana gelmiş olmasıdır. Şimdi efsanelerin Kırca Ali'yi böyle takdim ediyor:

Gazi Kırcı Ali Efsanesi

Orta Asya'nın eski Özbekistan SSCB'de bulunan eski bilim ve sanat merkezi olan Buhara ilahiyet okullarının birinde Ali adında bir talebe okuyormuş. Zeki hafızası ile dikkati celbeden bu talebe, hem arkadaşları, hem de ona ders veren hocası tarafından çok seviliyormuş. Yukarı sınıflara geçtiğinde daha da coşkun olmuş, avcılığa kendini okadar kaptırmış ki, günlerce ortadan kayboluyormuş. Defalarca hocası ormanda gezmemesi için nasihat ediyor, dini vecibeleri ile ilgilenmesini istiyormuş. Ali, söz veriyor, fakat ders saatleri bitince tüfeğini kavrayıp ava koşuyormuş.

Hocanın defalarca yapmış olduğu protestolar fayda etmemiş ve başka bir şekilde onu etkilemeye karar vermiş. Hoca çok maharetli biriymiş. Bir defa Ali ava giderken hoca onu takip etmiş. Ali bir tavşana nişan alırken hoca onu bir ağaç arkasından dikkatle seyrediyormuş. Ali tavşanı vurmuş, ancak tavşan yerine hocasını vurduğunu görünce çok şaşırmış. Dehşete kapılan Ali doğru okuluna gitmiş. Ancak okul avlusuna girdiğinde hocasının huzurunu bozmadan çeşmede yıkandığını görmüş. Ali rahat bir soluk almış, biraz önce gördüğünü hocanın onu sık sık tekdir etmesinden doğan korkudan olduğunu düşünmüş. Ertesi gün sınıf meşgaleleri başlayınca hoca Aliye bakarak şöyle demiş:

Kalk! Dün nerede olduğunu bize anlat ulenn.
" Arkadaşlarımla ders çalışıyordum,diye ürkekçe cevap vermiş Ali
" Ormanda hocasına nişan alıp tavşan diye vuran kimdi? ?"
Ali telaşla titremeye başlamış, hoca ise devam ederek:
" Beni aldatabileceğini sanma. Öldürdüğün kişi ben idim, ama işte ben senin karşındayım ve canlıyım. İyi hatırla, bir daha gerçeği söylememek girişiminde bulunma. Otur yerine. Sen artık talebe değil, sen kırcı'sın."
Talebeler gülüşmüş, Ali ise üzüntüden donakalmış. Hiçbir karşılık verememiş, fakat hava kararınca hocasının yanına gitmiş ve diz çökerek yalvarmış:
" Bir daha asla ava gitmeyeceğim. Beni affedin ve okuldan ihraç etmeyin, çünkü ebeveynlerim bundan ötürü delirebilir. Ben onların tek evladıyım. Acıyın bana."
Ali örnek bir talebe olmuş, ancak iyi ismini kaybettiğinden dolayı herkes ona Kırcı, Kırcı Alidemeye başlamış. Ali eski saygınlığını geri alabilmesi için hiçbir şey fayda etmemiş. Ve Ali yine coşkunluk etmeye başlamış, kimseyi dinlemiyormuş. Azıcık serbest kalınca tüfeğini kavrayıp ava koşuyormuş. Ali boylu poslu, endamlı ve çok yakışıklı imiş. Yakışıklı olmasından başka her şeyi öğrenme meraklısı imiş. Çok okuyormuş ve tüm derslerden üstün başarısı varşış. Bundan dolayı artık hoca ona sert ihtarda bulunmuyor, Aliyı ava giderken gördüğünde göz yumuyormuş.
Bu esnada Osmanlı imparatorluğu Edirne'yi fethetmiş (1363) ve Balkan Yarımadası'nda seferlerine devam ediyormuş. Din uğruna yürütülen savaşlar için gönüllü toplamak icap etmiş. Sıra Buhara'daki okula gelince hoca Ali'ye dönerek şöyle demiş:
" Kırcı Ali, hadi şimdi senin cesurluğunu göreyim. Sen beni yıllarca kızdırıp ava gitme nasihatımı dinlemedin. Benden bir şey saklanamaz. Senin kırda nekadar gezip dolaştığını saydım ve hakkı ile sana Kırcı dedim. Tavşan öldürmek ve hedefi vurmak büyük bir maharet değil, bu bir kahramanlık da sayılmaz. şimdi seni göreyim, söyle, gönüllü gidecek misin?
" Evet, hazırım diye cevap vermiş Ali.
" Hadi o zaman git savaşta ün kazan. Ben ve tüm arkadaşların seni kahraman olarak karşılayalım demiş hoca.
Buhara'dan çok gönüllü varmış, ama Ali daha ilk günlerde yiğitliği ve delikanlılığı ile komutanlarının dikkatini çekmiş. Ali'ye sorumlu görevler vermeye başlamışlar, Kırcı Ali de bunları kusursuz yerine getiriyormuş. Burada da ona Kırcı Ali demeye devam etmişler ve adı ağızdan ağıza dolaşıyormuş. Savaşta da üstünlüğünü göstermiş ve hep ilk hatlarda yer alıyormuş. Böylelikle komutan olmaya başarmış.
Kırcı Ali her yerde saygı ve sevgi ile anılıyormuş. Akıllıca ve ilhamla konuşarak askerlerini coşturuyormuş. Bir derceye kadar tarihi de bildiğinden nutukları çok celpedici imiş. Hatip olarak ün kazanmış. Birkaç yıl esnasında şöhret ve miralay rütbesini kazanmış. Onun askerleri fırtına gibi ilerleyerek zafer üstüne zafer kazanıyormuş. Kırcı Ali savaşta hep ön saflarda bulunuyormuş. Mucize, o hiçbir defa yaralanmamış. Askerleri için bir kardeş olup onlar da onu bir kardeş olarak seviyorlarmış. Ali askerlerinin tok ve barınakta olduklarını görmeyince hiçbir zaman yemeğe oturmuyormuş. Rodoplara girdiklerinde Ali'nin alayı büyük üne sahipmiş. Balta girmemiş Rodop dağları Ali'nin kalbini fethetmiş. Sefer bittikten sonra Ali oralarda kalmaya karar vermiş.
Köyden köye dolaşarak Kırcı Ali yaşlanmış. Kıca Ali'nin gezdiği bu yerlerde onun askerlerinin çoğu yaşamaya devam etmiş. Yeni gelen göçmenlere nasihat veriyor, ama bu arada ava gitmeyi de ihmal etmiyormuş. Türk göçmenleri Kırcı Ali'ye büyük hürmet gösteriyormuş. Onsuz hiçbir şey olmuyor, o sivil hayatta da ön saflarda imiş.

Kırcı Ali iyice ihtiyarlamış. Bir sabah onu ölü bulmuşlar. Rodop köylerinden binlerce insan toplanmış. Onu ölü buldukları alana gömmüşler. Onun eski askerlerinden bazıları, kendisini okadar çok seviyorlarmış ki, mezarının yakınına ev kurarak çok sevdikleri komutanlarının yanında kalmaya karar vermişler. Bu evlerin yanında başka evler de kurulmuş. Evlerin sayısı 25-30-u bulunca türklerden en yaşlısı köylerine nasıl bir isim vereceklerini sormuş. Fazla düşünmeden hep bir ağızdan cesur komutanları Kırcı Ali'nin adını vereceklerini haykırmışlar.

Bu günden itibaren köyün adı Kırcı Ali olsun, Buhara'lı cesur komutanın şöhreti ve kahramanlığı büyük ve küçükler tarafından anılsın ve bir gün burası kasaba olsun! Bu veriler Sultan Abdul Hamid'in hocalarından biri olan Halim efendi tarafından zikredilmiştir. İstanbul kütühanesinde Buharalı Ali hakkındaki bu hikayeyi bulan Kırcaali doğumlu Halim efendi Osmanlı vakiyenamelerinde okuduğunu bildirmiş ve böylece bu hikaye bizim yöremizde ilk hekim olan Doktor Sadık tarafından buraya getirilmiş.

Bu efsane veya gerçeğe Edirne vilayeti 1892 yılı Salnamesinin 316. Sayfasındaki Kırcı Ali hakkında notunda:

Kırcaali'nin fethi hakkında daha fazla veri olmamasına rağmen, Osmanlı vakiyenamelerine göre bu olay Birinci Murat zamanında vuku bulmuştur. Gümülcine'nin düşmesinden sonra Rodoplardaki diğer yerleşim yerlerine de sıra gelmiş. Başka bir delile göre bu yerlerde Sultan Murad'ın komutanlarından biri olan Kırcı Ali adında birisi savaşmış. Burada ateşe verilen köylerden birini Kırcı Ali yeniden tesis etmiş ve ona kendi adını vermiş. Böylece Doğu Rodoplardaki Kırcaali kasabası meydana gelmiş ve kırcaali kasabasından mubadele ile bir çok Kırcaali'li türkiyeye göç etmiştir. ve bunların bir kaçı istanbul ilinin çatalca ilçesinin çanakca köyündedir.
Report Spam   Logged

Share on Facebook Share on Twitter

OTTOMAN
Hero Member
*****

Karma: +0/-1
Posts: 978



« Reply #1 on: December 07, 2010, 05:49:48 am »

Coğrafya

Doğu Rodop dağlarının ovasında, Arda ırmağının kıyısında bulunan kent. Sofya'dan 259, Filibe'den 90 kilometre uzaklıkta bulunan Kırcaali‚ Hasköy şehrinden ise sadece 50 kilometre uzaklıkta. Ayrıca Kırcaali Avrupa Transport programı kapsamında koridor 9 projesi içinde. http://www.unece.org/trans/main/ter/Countries/PanEuCorridors.html

Tarih

1607 yılında Osmanlı Türklerince Kırcaali adıyla kuruldu. 1878 Berlin Antlaşmasına göre, Doğu Rumeli ilinde kaldı; bu ilimizin Bulgaristan Prensliğinekatılmasından sonra, şehir Türkiye'ye bırakıldı; Balkan savaşında (1912-13) Bulgarlarca işgal edildi. Zengin Osmanlı mirasıyla uzun yıllar rodopların en gelişmiş kenti olmuştur.

Alevi-Bektaşi bir kişi olduğu anlaşılan Kırca-Ali'nin kendi adını taşıyan kentte Osmanlı döneminden kalma türbesi vardı, ama son yıllarda bu, yakın türk köylerinden Sağırlar'a (Gluhar-?Huh??) nakledildi. Şimdi ne halde olduğu bilinmemektedir.

Kırcaali, Osmanlı devrinde ticaret yollarının üzerinde kaldığı için erken gelişmiş bir kenttir. Bu yüzden Kırcaalililer ticari zekalarıyla tanınırlar.

Demografik Yapı

1920 yılında nüfusu 4.417, 1926 yılında 6.487 idi; bu yıllardan sonra kent pek hızlı bir gelişme gösterdi. 1910 yılında'da basılan bir Osmanlı salnamesine göre, Kırcaali'de yalnızca 226 Bulgar vardı, geri kalan nüfusun hepsi müslüman-türktü. 1950 öncesinde dahi nüfusunun hemen hemen tamamı Türk iken, zamanla Türklerin Türkiye'ye göçmesi ve yerlerine Bulgar ve Çingenelerin yerleşmesiyle demografik yapısı biraz değişmiştir. 1985'te dolaydaki üç köyle birleştirilen Kırcaali şehri Hasköy iline bağlandı.

2001 Bulgaristan nüfus sayımında Kırcaali Valiliği geneli için 164.000 nüfus rakamı verilmiştir. Mensup olunan etnik grup ve anadil için beyana dayalı veriler 101.000-101.500 Türk, 55.000-57.000 Bulgar şeklindedir. Dini aidiyet konusunda 114.000 kişi Müslüman, 35.500 kişi Hristiyan olduklarını belirtmişler, 13.500 kişi bu konuda bildirimde bulunmamıştır. 55.000 Bulgar olmasına rağmen 35.000 hristiyanın olması Kırcaali'de 20.000 kadar Pomak'ın yaşadığını göstermektedir. Kırcaali'de 1.200 kadar da Roman olduğu anlaşılmaktadır. Kırcaali şehrinin nüfusu ise 2006 son verilerine göre 63.164'tür.

Politika

Yerel yönetimler tamamen Türklerin elindedir. 2005 Bulgaristan Genel Seçimleri'nde Kırcaali eyaletinden seçilen 5 milletvekilinden 5'i de Türktür. Türk azınlık ağırlıklı Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) oyların % 67.32'sini almıştır. Kırcaali milletvekillerinin isimleri Ahmet Demir Doğan (HÖH Başkanı), Lütfü Ahmet Mestan, Remzi Durmuş Osman, Ünal Tasım ve Necmi Niyazi Ali'dir ve Kırcaali şehri belediye başkanı Hasan Aziz'dir.
Report Spam   Logged
OTTOMAN
Hero Member
*****

Karma: +0/-1
Posts: 978



« Reply #2 on: December 07, 2010, 05:50:22 am »

Ekonomi

Kırcaali Bulgaristan'ın en hızlı gelişen şehirlerinden bir tanesi. Yıllık 30 milyon leva para akışı olmaktadır.
Makine, besin , tütün vb. sanayiileri ve oto montaj fabrikası bulunur. Arda ırmağı boyunca çıkarılan tütünün büyük bölümü burda depo edilir.

Toplum Kurumları
Report Spam   Logged
OTTOMAN
Hero Member
*****

Karma: +0/-1
Posts: 978



« Reply #3 on: December 07, 2010, 05:51:12 am »

kirci ali





günümüz özbekistanın'da bulunan buhara kentinde, çok başarılı bir öğrenci olan ali adlı öğrenci derslerinde olduğu kadar avcılıkta da adından söz ettirir. bu sebeple kendisine kırcı ali denmeye başlanmıştır.

takip eden yıllarda, garbın çok ilerisinden, "uzak asya'dan, akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan" topraklardan gelen yeni fetih haberleri, ta buhara'da duyulmuş ve hilal'i daha ilerilere, balkanlara, götürmek içinde yeni askerlere ihtiyaç olduğu yönünde duyumlar gelmiştir.

bu duyuralara kulak verenlerden biri de avcılığı ile göz dolduran kırcı ali olmuştu. sultan murad'ın komutası altında balkanlarda seferlere katılan ali, gösterdiği cesaretten dolayı komuta mertebesinde yükseldikten sonra feth ettiği yerlerden biri olan rodop dağlarına geldiğinde bu bölgeye yerleşme kararı vermişti.

halk ve asker arasında saygıyla karşılanan bu kişi öldüğünde onun yerleşimiyle başlayan göçlerle birlikte küçük bir kasaba haline gelen bölgeye, gelecekte "kırcaali'ye" dönüşecek olan "kırcıali" adı verilmesi ise halk meclisinde karar verildi.

buhara kökleri düşünüldüğünde bektaşi olduğu şaşılmayacak bir gerçek olan kırcı ali, böylece şimdinin bulgaristan türklerinin, eskinin ise sadece türklerinin, çoğunluğunun yaşadığı bu bölgeye adını da vermiş oldu.

türbesinin bugünkü yeri bilinmemektedir.
Report Spam   Logged
OTTOMAN
Hero Member
*****

Karma: +0/-1
Posts: 978



« Reply #4 on: December 07, 2010, 05:53:09 am »

KIRCAALİ HAKKINDA

Zengin tarihi ve kültürel mirası ve eşi olmayan doğal fenomenler ile Kırcaali ilçesi insan kalbini etkilemektedir. Kırcaali şehri Doğu Rodopların en önemli idari, ticari, kültür ve sanayi merkezi olarak gelişmiştir.

Şehir Arda nehri boyunda ve iki baraj - Kırcaali Barajı ve Studen Kladanetc barajı arasında bulunrmaktadır. Kırcaali şehrinden sadece 18 km. uzaklıkta Eski Trakyalıların kutsal şehri Perperikon bulunmaktadır – Avrupa tarhinde eşi olmayan tarihi bir eser.

Arkeolojik kazılar , seramik kompleks Perperikonun ülkenin en büyük megalit eseri ve bu topraklarda dördüncü asır Isadan önce insanların yaşadığını ıspatlamkatadır. İlçe tarih boyunca çok defa yok edilmiş ve yerle bir edilmiştir ve herşeye ramen hayatta kalmaya başarmıştır . Umutluyum ki Kaırcali gelecek asırlardada ayakta kalmaya başaracaktır.

Bu topraklarda doğumuş ve bu topraklarda büyümüş bir insan olarak halkımın sorunlarını yakından bilmekteyim. Belediye yönetimi Kalite Kontrol ve Yönetim Sistemi İSO 9001:2000i başarıyla ugulamaya başlamıştır. Benim ve ekibimin en önemli hedefi Kırcaali şehrini yaşamaya, tatile ve yatırıma çekici bir hale getirmek ve bunu başarbilmemiz için gelecek dört yıl boyunca öncelik verdiğimiz alanlar - başarılı projeler gerçekleştirmek, altyapıyı geliştirmek, hayat şartlarını üst seviyeye getirmek, doğal çevreyi korumak. Çünkü biliyorum ki insanlar belediyemizin en önemli zenginliğidir ve onalara yatırım en doğru yol dur. Bölgede bulgar ve türkler, hristiyan ve müslümanlar asırlar boyunca birlikte yaşayarak tüm dünyaya zaman testisni başarıyla geçmiş gerçek ve çalışan bir birlikte barış içinde yaşama modeli göstermektedir. Biliyorum ki gelenekler sayesinde bizi avrupa ailesiinin bir üyesi olarak kabul ve hissedecekler. Fakat bundan önce benim ve halkımın bir işin önemini anlamamız lazım – müşterek gayret ile Kırcaaliyi Bulgaristanın başarılı Avrupa temsilcisi haline getirmek.
Report Spam   Logged
OTTOMAN
Hero Member
*****

Karma: +0/-1
Posts: 978



« Reply #5 on: December 07, 2010, 05:54:07 am »

GAZİ KIRCA ALİ EFSANESİ

Orta Asya'nın eski Özbek SSCB' de bulunan eski bilim ve sanat merkezi olan Buhara ilahiyet okullarının birinde Ali adında bir talebe okuyormuş. Zeki hafızası ile dikkati celbeden bu talebe, hem arkadaşları, hem de ona ders veren hocası tarafından çok seviliyormuş. Yukarı sınıflara geçtiğinde daha da coşkun olmuş, avcılığa kendini okadar kaptırmış ki, günlerce ortadan kayboluyormuş. Defalarca hocası ormanda gezmemesi için nasihat ediyor, dini vecibeleri ile ilgilenmesini istiyormuş. Ali, söz veriyor, fakat ders saatleri bitince tüfeğini kavrayıp ava koşuyormuş.

Hocanın defalarca yapmış olduğu protestolar fayda etmemiş ve başka bir şekilde onu etkilemeye karar vermiş. Hoca çok maharetli biriymiş. Bir defa Ali ava giderken hoca onu takip etmiş. Ali bir tavşana nişan alırken hoca onu bir ağaç arkasından dikkatle seyrediyormuş. Ali tavşanı vurmuş, ancak tavşan yerine hocasını vurduğunu görünce çok şaşırmış. Dehşete kapılan Ali doğru okuluna gitmiş. Ancak okul avlusuna girdiğinde hocasının huzurunu bozmadan çeşmede yıkandığını görmüş. Ali rahat bir soluk almış, biraz önce gördüğünü hocanın onu sık sık tekdir etmesinden doğan korkudan olduğunu düşünmüş. Ertesi gün sınıf meşgaleleri başlayınca hoca Aliye bakarak şöyle demiş:

'' Kalk! Dün nerede olduğunu bize anlat.''
" Arkadaşlarımla ders çalışıyordum'',diye ürkekçe cevap vermiş Ali
" Ormanda hocasına nişan alıp tavşan diye vuran kimdi? ?"
Ali telaşla titrewmeye başlamış, hoca ise devam ederek:
" Beni aldatabileceğini sanma. Öldürdüğün kişi ben idim, ama işte ben senin karşındayım ve canlıyım. İyi hatırla, bir daha gerçeği söylememek girişiminde bulunma. Otur yerine. Sen artık talebe değil, sen kırcı'sın."
Talebeler gülüşmüş, Ali ise üzüntüden donakalmış. Hiçbir karşılık verememiş, fakat hava kararınca hocasının yanına gitmiş ve diz çökerek yalvarmış:
" Bir daha asla ava gitmeyeceğim. Beni affedin ve okuldan ihraç etmeyin, çünkü ebeveynlerim bundan ötürü delirebilir. Ben onların tek evladıyım. Acıyın bana."
Ali örnek bir talebe olmuş, ancak iyi ismini kaybettiğinden dolayı herkes ona '' Kırcı, Kırcı Ali''demeye başlamış. Ali eski saygınlığını geri alabilmesi için hiç bir şey fayda etmemiş. Ve Ali yine coşkunluk etmeye başlamış, kimseyi dinlemiyormuş. Azıcık serbest kalınca tüfeğini kavrayıp ava koşuyormuş. Ali boylu poslu, endamlı ve çok yakışıklı imiş. Yakışıklı olmasından başka her şeyi öğrenme meraklısı imiş. Çok okuyormuş ve tüm derslerden üstün başarısı varşış. Bundan dolayı artık hoca ona sert ihtarda bulunmuyor, Aliyı ava giderken gördüğünde göz yumuyormuş.
Bu esnada Osmanlı imparatorluğu Edirne'yi fethetmiş (1363) ve Balkan Yarımadası'nda seferlerine devam ediyormuş. Din uğruna yürütülen savaşlar için gönüllü toplamak icap etmiş. Sıra Buhara'daki okula gelince hoca Ali'ye dönerek şöyle demiş:
" Kırcı Ali, hadi şimdi senin cesurluğunu göreyim. Sen beni yıllarca kızdırıp ava gitme nasihatımı dinlemedin. Benden bir şey saklanamaz. Senin kırda nekadar gezip dolaştığını saydım ve hakkı ile sana ''Kırcı'' dedim. Tavşan öldürmek ve hedefi vurmak büyük bir maharet değil, bu bir kahramanlık da sayılmaz. Çimdi seni göreyim, söyle, gönüllü gidecek misin?''
" Evet, hazırım'' diye cevap vermiş Ali.
" Hadi o zaman git savaşta ün kazan. Ben ve tüm arkadaşların seni kahraman olarak katrşılayalım'' demiş hoca.
Buhara'dan çok gönüllü varmış, ama Ali daha ilk günlerde yiğitliği ve delikanlılığı ile komutanlarının dikkatini celpetmiş. Ali'ye sorumlu görevler vermeye başlamışlar, Kırcı Ali de bunları kusursuz yerine getiriyormuş. Burada da ona Kırcı Ali demeye devam etmişler ve adı ağızdan ağıza dolaşıyormuş. Savaşta da üstünlüğünü göstermiş ve hep ilk hatlarda yer alıyormuş. Böylelikle komutan olmaya başarmış.
Kırcı Ali her yerde saygı ve sevgi ile anılıyormuş. Akıllıca ve ilhamla konuşarak askerlerini coşturuyormuş. Bir derceye kadar tarihi de bildiğinden nutukları çok celpedici imiş. Hatip olarak ün kazanmış. Birkaç yıl esnasında şöhret ve miralay rütbesini kazanmış. Onun askerleri fırtına gibi ilerleyerek zafer üstüne zafer kazanıyormuş. Kırcı Ali savaşta hep ön saflarda bulunuyormuş. Mucize, o hiç bir defa yaralanmamış. Askerleri için bir kardeş olup onlar da onu bir kardeş olarak seviyorlarmış. Ali askerlerinin tok ve barınakta olduklarını görmeyince hiç bir zaman yemeğe oturmuyormuş. Rodoplara girdiklerinde Ali'nin alayı büyük üne sahipmiş. Balta girmemiş Rodop dağları Ali'nin kalbini fethetmiş. Sefer bittikten sonra Ali oralarda kalmaya karar vermiş.
Köyden köye dolaşarak Kırcı Ali yaşlanmış. Kıca Ali'nin gezdiği bu yerlerde onun askerlerinin çoğu yaşamaya devam etmiş. Yeni gelen göçmenlere nasihat veriyor, ama bu arada ava gitmeyi de ihmal etmiyormuş. Türk göçmenleri Kırcı Ali'ye büyük hürmet gösteriyormuş. Onsuz hiç bir şey olmuyor, o sivil hayatta da ön saflarda imiş.

Kırcı Ali iyice ihtiyarlamış. Bir sabah onu ölü bulmuşlar. Rodop köylerinden binlerce insan toplanmış. Onu ölü buldukları alana gömmüşler. Onun eski askerlerinden bazıları, kendisini okadar çok seviyorlarmış ki, mezarının yakınına ev kurarak çok sevdikleri komutanlarının yanında kalmaya karar vermişler. Bu evlerin yanında başka evler de kurulmuş. Evlerin sayısı 25-30-u bulunca türklerden en yaşlısı köylerine nasıl bir isim vereceklerini sormuş. Fazla düşünmeden hep bir ağızdan cesur komutanları Kırcı Ali'nin adını vereceklerini haykırmışlar.

'' Bu günden itibaren köyün adı Kırcı Ali olsun, Buhara'lı cesur komutanın şöhreti ve kahramanlığı büyük ve küçükler tarafından anılsın ve bir gün burası kasaba olsun!'' Bu veriler Sultan Abdul Hamid'in hocalarından biri olan Halim efendi tarafından zikredilmiştir. İstanbul kütühanesinde Buharalı Ali hakkındaki bu hikayeyi bulan Kırcaali doğumlu Halim efendi Osmanlı vakiyenamelerinde okuduğunu bildirmiş ve böylece bu hikaye bizim yöremizde ilk hekim olanDoktor Sadık tarafından buraya getirilmiş.

Bu efsane veya gerçeğe Edirne vilayeti 1892 yılı Salnamesinin 316. Sayfasındaki Kırcı Ali hakkında notu hatırlatmak istiyoruz:

'' Kırcaali'nin fethi hakkında daha fazla veri olmamasına rağmen, Osmanlı vakiyenamelerine göre bu olay Birinci Murat zamanında vuku bulmuştur. Gümülcine'nin düşmesinden sonra Rodoplardaki diğer yerleşim yerlerine de sıra gelmiş. Başka bir delile göre bu yerlerde Sultan Murad'ın komutanlarından biri olan Kırcı Ali adında birisi savaşmış. Burada ateşe verilen köylerden birini Kırcı Ali yeniden tesis etmiş ve ona kendi adını vermiş. Böylece Doğu Rodoplardaki Kırcaali kasabası meydana gelmiş.''
Report Spam   Logged
Pages: [1]   Go Up
  Print  
 
Jump to:  

Powered by EzPortal
Bookmark this site! | Upgrade This Forum
Free SMF Hosting - Create your own Forum

Powered by SMF | SMF © 2016, Simple Machines
Privacy Policy