Serbest Forum
March 28, 2024, 04:23:38 am
Welcome, Guest. Please login or register.

Login with username, password and session length
 
  Home Help Gallery Staff List Login Register  

TÜRK

Pages: 1 [2]   Go Down
  Print  
Author Topic: TÜRK  (Read 2509 times)
0 Members and 1 Guest are viewing this topic.
KARTAL
Full Member
***

Karma: +0/-0
Posts: 234



« Reply #15 on: December 17, 2010, 09:10:21 am »

YUNAN İSYANI SIRASINDA TÜRKLERE YAPILAN KATLİAMLAR

19. yüzyılda, yeni ulusçuluk nedeniyle Müslümanların uğradığı kayıpların öyküsü, 1821 Yunan ayaklanmasıyla başlar. Daha önce Sırplar da ayaklanmışlardı, ama onların, başlangıçta [sadece] Sırbistan’da konuşlandırılmış yeniçerilerin zulmüne karşı yönelmiş olan ayaklanması, bunu izleyecek yüzyıllarda başgösterecek ulusal ayaklanmaların özelliklerinden çoğunu göstermemiştir. Yunan ayaklanması, kendine özgü niteliğini müslümanların [topluca] öldürülmesi ve sürülmesi ile belli eden hareketlerin [Osmanlı devletindeki, bu tür süreç başlatan ulusal ayaklanmaların] ilkidir. Yunan ayaklanması, daha sonra Osmanlılara karşı girişilen ulusal ayaklanmalarda izlenen bir modeli ortaya koydu.

Yunan bağımsızlık savaşı. 1861 'de, tarihçi George Finiay şöyle yazıyordu:

1821 Nisanında, 20.000 kişi toplamına yakın bir Müslüman nüfus, Yunanistan’da dağınık olarak yaşıyor ve tarımda çalışıyordu. [Ayaklanma çıkmasının üzerinden] Daha iki ay geçmeden bunların çoğu kıyımdan geçirildiler; adamlar, kadınlar, çocuklar, hiç acımadan ve sonra da pişmanlık duyulmadan öldürüldüler. [Günümüzde] Yaşlılar hâlâ, taş yığınlarını parmakla gösterip, gezginlere, "İşte şurada Ali Ağa'nın pyrgos'u, kulesi, vardı; burada hem onu, hem eşlerini ve hizmetkârlarını öldürdük" diye anlatırlar ve bunu anlatan yaşlı adam, yolu üzerinde bir öç alıcı meleğin bekliyor olabileceğini aklına bile getirmeden, bir zamanlar Ali Ağa'nın olan tarlaları sürmek için yürür gider. İşlenen suç bir ulusun suçu idi ve onun vereceği sıkıntılar ne olursa olsun bu sıkıntılar, bir ulusun vicdanında duyulmak gerekir; bu günahı bağışlatacak davranışlar da o ulusça yapılmalıdır.

Osmanlı İmparatorluğuna karşı Yunan ayaklanması 1821 yılının Mart ayında, bazı Osmanlı memurlarının, özellikle vergi toplayıcıların öldürülmesiyle başladı. Bunu, Nisan ayında, Güney Yunanistan’daki Mora'da bulunan Türkler üzerine bir genel saldırı izledi; bu saldırıda Yunanlı çeteciler ve köylüler, düpedüz, buldukları her Türkü öldürdüler. Türk ya da Arnavut, Osmanlı askerleri üzerine saldırıldı ve bunlar öldürüldü. Müslümanlardan bazısı, örneğin Kalavryta ile Kalamata'dakiler, kendilerine öldürülmeyecekleri sözü verilince, Yunanlılara teslim oldular. Bunlar da öldürüldü. Kaçanlardan birçoğu, örneğin Lakonia bölgesindeki Türkler, yollarda kıyımdan geçirildiler.

Bu arada Hıristiyan halk, yarımadanın her bölümünde, Müslüman halka saldırdı ve hepsini öldürdü. Kalelere sığınanların [sığınabilenlerin] geriye dönüş umudunu yok etmek için, Müslümanların kule'leri ve kırsal evleri yakıldı, mülkleri tahrip edildi. Martın 26'sından 1821 yılında Nisanın 22'sine düşen paskalya Pazar'ına kadar, göz kırpmadan 15.000 [Müslüman] kişinin can verdiği ve yaklaşık 3.000 çiftlik evinin ya da [başka] Türk konutunun oturulmaz hâle getirildiği sanılmaktadır.

Yunanlı Başpiskopos [Patras Başpiskoposu] Germanos'un ağzından çıkan, ayaklanmanın ulusçu sloganı, "Hıristiyanlara huzur! Konsoloslara saygı! Türklere Ölüm!" idi.

...Nisan ayında ayaklanma, genelleşmişti. Her yerde, daha Önceden kararlaştırılmış bir işareti almış gibi, köylüler ayaklanmakla ve yakalayabildikleri bütün Türkleri, erkeğiyle, kadınıyla, çocuklarıyla, kıyımdan geçirmekte idi. "Hiçbir Türk kalmayacak/Ne Mora'da, ne dünyada!"; ağızdan ağıza dolaşarak bir kökten kazıma savaşının başlangıcını ilân eden şarkı, böyle diyordu. Mora'nın Müslüman nüfusu 25.000 kişi olarak hesaplanmıştı. Ayaklanmanın patlak vermesinden sonraki üç hafta içinde, kentlere kaçabilenler dışında, bir tek Müslüman bırakılmamıştı.

Türkler’den sadece, berkitilmiş yerlere sığınabilenler sağ kaldı. Bunlar, Osmanlı garnizon birliklerinin elinde bulunan, Atina Akropolis'i gibi tek tük birkaç yere, aileleriyle birlikte, kaçtılar. Böyleleri ya kuşatmaya alındı ve sonradan öldürüldü, ya da, pek az örnekte, Osmanlı güçlerince kurtarıldı. Yunan ayaklanması süregittikçe yeni bölgeler de [yöredeki Yunanlıların ayaklanmasıyla] saldırıya uğradı ve Türklerin kıyımdan geçirilmesi tekrarlandı. Missolonghi'de, Müslümanların çoğu çabucak öldürüldü, ama Türk kadınları zengin Yunanlı ailelerce köle olarak alındılar. Vrakhori de Türkler, işkenceyle öldürüldüler. Yunanlıların kâfir saydığı Yahudiler de, Müslümanlar kadar, hevesle kıyımdan geçirildiler.

Çoğunluğu Rum Ortodoks dininde olan Romanya'da da, Alexandros Ypsilantes önderliğinde Rum asilerin, Osmanlılara karşı, tüm Balkanlara yayılabilecek bir ayaklanma başlatmak girişimi sırasında, 1821 Martında, benzer olaylar görülmüştü. Rusya’dan geleceğini varsaydığı desteğe güvenerek, Ypsilantes, destekleyicileri ile Galatz ve Yaş kentlerinde yönetime el koymuştu. Her iki yerde, "Tüm toplumsal katmanlardan Türkler, esnaf, gemiciler, askerler, gafil avlandılar ve soğukkanlılıkla öldürüldüler". Kentlerde ve dağlık yörelerde Osmanlı memurlarının, askerlerinin ve yerli halkının kıyımdan geçirilmesi, bunu izledi. Ne var ki, Ruslar, belki Viyana Kongresi'nin devrim [ve ayaklanma] karşıtı havasından etkilenerek, Ypsilantes'e askerî destek sağlamayı reddettiler ve Osmanlılar, kıyımlara karşı çabucak tepki gösterdiler. Ypsilantes kaçmak zorunda kaldı; ayaklanma girişimi, başarısızlıkla sonuçlandı. Bu ayaklanmanın başarabildiği tek iş, Türklerin kıyımdan geçirilmesi idi.

Yunanistan’daki Türklerin telef edilmesi, savaş zamanının olağan telefatı değildi. Türklerin hepsi, kadınlar ve çocuklar da o arada olarak, Yunan çetecilerince alınıp ***ürülüyor ve öldürülüyordu; tek istisna, az sayıda kadınla çocuğun köleleştirilmesi idi, Türkler bazan, ayaklanmanın coşkunluğu içinde ve eski efendilerin şimdi alt edildiğini görmenin mutluluğu ile hemen [anında ortaya çıkan gelişmelerle, önceden tasarlanmış olmaksızın] öldürüyorlardı, ama çoğu kez işlenen cinayetler önceden tasarlanarak ve soğukkanlılıkla işleniyordu. Kasabaların Türk halkının tümü toplanıp kasabadan, uygun bir yere yürütülüyor ve orada kıyımdan geçiriliyordu. Örneğin, Tripolitza’daki olay:

Üç gün boyunca zavallı [Türk] yerleşimciler, bir vahşîler güruhunun şehvetine ve zulmüne teslim edildiler. Ne cinsiyet ne de yaş yönünden bir esirgeme yapıldı. Kadınlarla çocuklar [dahi] öldürülmeden önce işkenceden geçirildiler. Kıyım öylesine büyük ölçekteydi ki, [çetecilerin sergerdesi] Kolokotrones'in kendisi bile, kasabaya girdiğimde yukarı hisar kapısından başlayarak atımın ayağı hiç yere değmedi demektedir. İlerlediği zafer kutlama töreni yolu, cesetlerden bir örtüyle döşenmişti. İki gün geçince, Müslümanlardan sağ kalabilmiş perişan durumdaki insanlar, her yaştan ve cinsiyetten aşağı yukarı iki bin kişi, çoğunlukla da kadınlar ve çocuklar, gaddarca toparlanıp bitişik dağlardaki bir dere yatağına ***ürüldüler ve orada koyun gibi boğazlandılar.

İşlenen cinayetler, görülüyor ki, sırf bir nefret patlaması değil, hesaplı kitaplı siyasal eylemler niteliğinde idi. Yunanistan’daki Türkler, sadece Yunanlılara ait ve bağımsız bir Yunanistan yaratma amacına uz**** yolda bir engel olarak görülmekte idiler. Ayaklanmacılar, Yunanistan’daki Türklerin bağlılığının "Yeni bir Yunanistan'a değil, Osmanlı imparatorluğuna yönelmiş olacağını, isabetle, varsayıyorlardı. Bir Türk azınlığının varlığı, gelecekte Osmanlıdan yana duyguları bulunacak bir odak oluşturacaktı ve belki, yine gelecekte, Osmanlının bir saldırısı için, Yunanistan Türklerine yardıma gelmek bahanesini sağlayacaktı. Türkler hiç kuşkusuz Yunan ayaklanmasına karşı bir beşinci kol işlevini göreceklerdi. Bu sorunları çözümleyecek çare, kökten kazıyıp yok etme idi. İşin sonunda, Avrupa’nın büyük devletleri, Osmanlıyı (1830 yılındaki Londra Protokol'ü ile) Mora'da bir Yunan krallığının yaratılmasına razı olmak zorunda bıraktıklarında, bu [ortaya çıkan], orada yüzyıllardır yaşayan Türklerden arınmış bir Yunan krallığı idi. Her ne kadar ölümlerin sayısı hakkındaki hesaplamalar kesin belirlilik göstermiyor ise de, Yunan ayaklanmacıları tarafından öldürülmüş Müslümanların sayısının 25.000'i geçtiği anlaşılmaktadır.

Yunan ayaklanması, Balkanlarda daha sonraki ayaklanmalar için bir model ortaya koydu. Ulusal bağımsızlığı sağlamak uğruna, bölgeleri Türk nüfusundan arındırmak politikası; 1877–78,1912–13 ve 1919–23 savaşlarında yeniden kendini gösterdi. Daha sonraki savaşlarda, amaç, 1821'deki Yunan ayaklanmacılarının amacıyla aynı idi: yol üzerinde bir engel olarak duran etnik ve dinsel toplumu yok ederek, kendi içinde birlik gösteren bir ulus yaratmak. Türklerden nefret ediyor olmak, yapılan kıyımlarda gerçek bir etkendi, ama bu etken, bağımsızlık ve ulusçuluk hedeflerine doğru yönlendirilmişti. Kuşkusuz, Türklerin çiftliklerini ve mallarını mülklerini sahiplenmek isteği de, görmezlikten gelinemeyecek bir etken olmuştur.
Report Spam   Logged

KARTAL
Full Member
***

Karma: +0/-0
Posts: 234



« Reply #16 on: December 17, 2010, 09:12:50 am »

ULUSÇULUK VE MÜSLÜMANLAR

Yunan ayaklanmasının başlangıçtaki nedenleri, gerçekte, ulusçuluğa dayanıyor sayılamazlar. Daha 1821'de ve hatta öncesinde, birçok Rum/Yunanlı kendilerini bir "halk" olarak görüyordu. İlkçağ Hellenlerinin tarihi ve görkemli geçmişi, benzersiz bir öğretici olarak, Rum/Yunanlı'lara, ayrı bir kimlik sahibi bulunduklarını öğretmişti. Ne var ki, ayaklanmanın ardındaki itici güç, ilke olarak, dinseldi. Ayaklanmacılar, tüm Ortodoks Rumların, giriştikleri başkaldırmaya katılacakları ve olasılıkla da, kuracakları yeni devlette yer alacakları duygusu içindeydiler. Piskoposlar ve papazlar, ayaklanmanın ön saflarında kendilerini göstermişlerdi ve eğer sıradan halk, Tanrı adına bir eylem yaptıkları inancı içinde olmasa idi ayaklanmanın kayda değer başarı kazanabileceği pek kuşkuludur. Yine de, ayaklanmada dökülen kan ve sonuçta elde edilen başarı, bir Yunan ulusçuluğunun doğumunu sağlayabildi. Bu ulusçuluğun yönlendirici ilkeleri, henüz kurtarılmamış bölgelerin kurtarılması ve başkenti İstanbul olmak üzere daha büyük bir Yunanistan’ın kurulması, yani Bizans imparatorluğunun yeniden doğuşu idi. Bu yeni imparatorluk için göz dikilen bölgelerin çoğunda, özellikle de Trakya’da ve Batı Anadolu’da, halkın çoğunluğu, Müslümanlardı. Ulusçuluğun [Yunanlılara] çağrısı, bu Müslümanların oralardan atılmasını buyuruyordu.

Görüleceği üzere, bir ulus yaratmak uğruna Türkleri ve diğer Müslümanları sürmek, ileride Bulgarlar, Ruslar ve Ermeniler tarafından da izlenen bir ilke olmuştur. Yeni ulusçulukların yürüyüş yolu üzerinde duruyor olmak, Balkanlar’daki, Anadolu’daki ve Kafkasya’daki Müslüman toplumlarının kadersizliği idi. Onların bu kadersizliği, dayandıkları devletin yani Osmanlı imparatorluğunun onları savunacak yeterli güce sahip bulunmaması yüzünden daha da ağırlaşıyordu. Başlarına gelenler, kaderin bir kalleşliği idi, çünkü Türkler kendilerinin güçlü günlerinde Yunan ulusçuluğu türünden ulusçuluk gütmüş olsa idiler, baştan sona Müslüman egemenliğindeki ülkelerden sürülenler, Hıristiyanlar olacaktı. Oysa Osmanlılar böyle yapmayıp Hıristiyanların eskiden yaşadıkları yerlerde kalmalarına katlandılar. Onlar Hıristiyanlara çok kez iyi davrandılar, çok kez de kötü davrandılar ama onların varlıklarını sürdürmelerine ve dillerini, geleneklerini, dinlerini korumalarına izin verdiler. Böyle yapmaları da [insanlık ve adalet açısından] doğru olmuştu; ne var ki, eğer 15. yüzyıl Türkleri böyle hoşgörülü olmasa idiler, 19. yüzyıl Türkleri kendi yerlerinde yurtlarında yaşamayı sürdürüyor olabilirlerdi.


Justin McCharty: Ölüm ve Sürgün
Çeviren:Bilge UMAR Sayfa:8-12 İnkılap Yayınları İstanbul 1998
Report Spam   Logged

Serbest Korkmaz
Global Moderator
Hero Member
*****

Karma: +4/-0
Posts: 845


« Reply #17 on: December 21, 2010, 01:47:58 am »

TÜRK OLMAK

http://www.youtube.com/watch?v=mIS12QfK9oI&feature=related
Report Spam   Logged
Serbest Korkmaz
Global Moderator
Hero Member
*****

Karma: +4/-0
Posts: 845


« Reply #18 on: December 21, 2010, 01:54:19 am »

Canim Türkiyem :

http://www.youtube.com/watch?v=mIS12QfK9oI&feature=related
Report Spam   Logged
asker
Global Moderator
Sr. Member
*****

Karma: +3/-0
Posts: 434



« Reply #19 on: December 31, 2010, 05:22:02 pm »

Tun Osmanli torunlarinin ve gercekTurklerin Yeni Yilini kutluyor ve Mutlu Yillar diyiyorum.
Report Spam   Logged

Serbest Korkmaz
Global Moderator
Hero Member
*****

Karma: +4/-0
Posts: 845


« Reply #20 on: December 31, 2010, 06:08:12 pm »

Tun Osmanli torunlarinin ve gercekTurklerin Yeni Yilini kutluyor ve Mutlu Yillar diyiyorum.

  Tum Turan dunyasinin, ve diger her iyi insanlarin yeni yilli kutlu olsun. Yuge Turk ve Musluman kardeslerimizime ve diger dogru durust insnalarimiza saglik,bashoslugu, basarilar ve ruh sakiniligi diliyeliyemle : Yeni 2011 yliniz Kutlu ve Mutlu Olsun !


http://www.gulum.net/kartlari-resimleri/yeniyil-kartlari/buyuk/34.jpg
Report Spam   Logged
Analizator
Sr. Member
****

Karma: +1/-0
Posts: 262


« Reply #21 on: January 01, 2011, 01:55:14 pm »

Türklüğü her nerede yaşıyor ve yaşatıyorsanız hepinizin yeni yılınızı kutlar sağlık, esenlik ve her şeyin gönlünüzce olması dilerim.
Yen Yılınız Kutlu Olsun!!!
Report Spam   Logged
Cilgin Turk
Newbie
*

Karma: +0/-0
Posts: 1


« Reply #22 on: March 27, 2011, 02:28:23 pm »

Başta Serbest Korkmaz'a olarak Serbest Forumda tüm cesur Türklere selamım olsun. Sağ olun, var olun canım Korkmaz Turk kardeşlerim.

Report Spam   Logged
Analizator
Sr. Member
****

Karma: +1/-0
Posts: 262


« Reply #23 on: March 28, 2011, 05:03:09 am »

'Komşu'yu karıştıran belgesel ( Yunanistan)

Yalan dolanla bir yere kadar. Er veya geç gerçekler ortaya çıkacak tabi

http://gundem.milliyet.com.tr/-komsu-yu-karistiran-belgesel/gundem/gundemdetay/28.03.2011/1369957/default.htm
Report Spam   Logged
OTTOMAN
Hero Member
*****

Karma: +0/-1
Posts: 978



« Reply #24 on: September 01, 2011, 08:31:15 pm »

Asıl ve Asil Türkler Kimlerdir?




Türkiye’de ki Türkler mi? Azerbaycan’da ki Türkler mi? Irakta ki Türkmen Türkler mi? Türkistan da ki Türkler mi? Özbekistan da ki Türkler mi? Kırımda ki Türkler mi? Kırgızistan da ki Türkler mi? Kazakistan da ki Türkler mi? Tacikistan da ki Türkler mi?  Hangisi Asıl / Asil Türk’tür?

 

Ya da Türkiye’de yaşayan Manavlar mı, Türkmenler mi, Özbekler mi, Yörükler mi, Avşarlar mı Asıl / Asil Türk’tür? Yoksa Çerkes’le, Arnavut’la, Kürt’le, Laz’la, Pomak’la, Kosovalı’ larla, Gürcü, Arap bozmaları mı / kırmaları mı Asıl ve Asil Türk’tür? Daha da ilerisi Türkiye’de yaşayan Rum, Ermeni, Yunan, Bulgar, Rus, Sırp, Arap, Yahudiliğini unutmuş büyük şehir mozaiğinin içinde erimiş toplumlar mı Asıl ve Asil Türk’tür? Çingeneler / Romenler de mi Asıl ve Asil Türk’tür?

 

Türk’ün alfabesinde kaç harfi vardır? Irkçı, şövenist ve kafatasçı Türkler 16 harfleriyle neden Türkçe olarak konuşmayı denememektedirler? Diğer milletlerden 13 harf daha ödünç alıp da / tırtıklayarak meramlarını anlatmaya çalışmaktadırlar. Neden kendi öz kültürlerini değil de diğer kaynaşmış toplumların örf, adet, gelenek, görenek, folklor, yemek kültürlerini aşırıp da tepe tepe kullanmaktadırlar.

 

Türk milliyetçileriyle mi yoksa Ulusalcılarla mı Türklüğü tartışırsak daha heyecanlı olur dersiniz? Bu işte benim yazılarımdan dolayı memnun olduklarını belirtiyorlar. Bende de, bende de aynı memnuniyet mevcut. Birbirimize aynada bakıp boy ölçüşüyoruz. Birbirimizin sırtlarını kaşıyoruz. Arada bir fark var oda ben küfür etmiyorum ama o taraf küfür ediyor. Yok, ben gocunmuyorum. Küfür şanlarındandır onu zaten biliyorum. Yılanlar, fareler ve sıçanlar olarak benden ve benim milletimden bahsediyorlar. Ne kadar güzel bir durum. 150 yıllık bir geçmişe yakıştırılan çirkin bir obje. Ben bu konuyu, bu benzetmeyi işlemeyeyim de kimler işlesin derim. Bana ne güzel malzemeler çıkıyor. Ben bunları internet denilen ortamımda (mutfağımda) malzeme olarak kullanmayayım da kimler kullansın? Hiç kusura kalmayın hiç kimseye bu malzemelerimi kaptırtmam. Onun için yazını sonuna doğru bu saçan, fare ve yılan mevzusuna da değinmeden edemiyeceğim.

 

Ben bunları kullandıkça bu kafatasçılarda biz Çerkes’lere olan kinlerini, nefretlerini döksünler de Türk milliyetçilerinin ve ulusalcılarının içersinde ki Çerkes’ler de boylarının ölçüsünü alsınlar derim. Aslında yapılan bu hakaretler kesinlikle bana değil ve ben hiç mi hiç kendime alınmıyorum. Yanı başlarında aynı saflarda mücadele ettikleri kendilerinden olmayan ötekileri tekrar ayrıştırmaya yarayacak olan dökümanları ortaya pespaye bir şekilde sere serpe savurmaları bu tür örgütlerin için de kendi kendilerine elemine edeceğine inanıyorum. Nasıl ki Kürtler TU KAKA oldularsa bundan sonra ki süreçte de Çerkes’ler TU KAKA olup kendi içlerinden kovalayarak uzaklaştıracaklardır. Hatta ki açık ve bariz olarak kovalayacaklardır da. Kovalanıp da gidemeyen yüzsüz olarak orada kendini kalmak mecburiyetinde hisseden Çerkes’lerde sinecekler, susacaklar ve her zaman içinde Çerkes’liklerin den utanacaklar, artık Çerkes’iz diyemeyecekler, Türk olduklarını haykıracaklar ve dahası Çerkes’lere Türklerle birlikte küfür edeceklerdir. Böylelikle Çerkes’ler de artık bu ülkede istenmeyen TU KAKA Kürtler mertebesine yükseleceklerdir.

 

Ne kadar zayıf bir halka. Facebook’um da Çerkes arkadaşlarım devamlı eksiliyor. Herhalde bu eksilenler olsa olsa diyorum ki Türk milliyetçisi arkadaşlardır hükmüne varıyorum. Ben hatiaqo.com sitesinde yazı yazıyorum ve tüm milliyetçiler rahatsızlanıyorlar. Karınlarına ağrılar giriyor. Onların ezberlerini bozuyorum. Ezberleri bozulunca kin ve nefret kusuyorlar. İşte olay bu. Zayıf noktaları bu. Çerkes’lerin asimile ediliş sürecinin anatomisi bu. Gerçek yüzler ortaya çıkıyor. Perde düşüyor. Ben bunları yazarken Çerkes milliyetçisi ve kafatasçısı olarak yazmıyorum. O şekilde de olayı düşünmüyorum. Ben elimden geldiği kadar bir oyunu bozuyorum. Çünkü ben Müslüman Çerkes’im. Yıllarca Müslümanlık adı altında dindarların bile dünya görüşlerinin ırkçılardan ve ulusalcılardan bir farkının olmadığını görmekteyim. Dindarların dahi tam dindar ya da İslam’a biat edemediklerini onlarında ya İslam Türklüğü ya da İslam Arapçılığınla gizli faşizme yaslandıklarını görebilmekteyim. Sizde mi diye soran bir Müslüman ve İslamcı da yakayı ele vermiş olmaktadır.

 

Bundan sonra militan Çerkes’lik yapılacaktır. Aslında bunu ben demiyorum. Bu durumu ve bu süreci bir fiil Türk milliyetçileri kendileri yaratacaklardır. İstemeden de olsa bundan sonra Çerkes’ler militan Çerkes olacaklardır. Kürtlere yapılan muamele bize de yapıldıkça bu süreç kendi kendine işlemeye başlayacaktır.

 

Bize deniyor ki siz misafirsiniz, kıymetini bilin. Nasıl oluyor bu iş böyle 150 yıldır misafir olunuyor. Dönün gidin kendi vatanınıza deniyor. Peki, bizler 150 yıldır misafirsek sizlerde 1.000 yıldır misafirsiniz. Misafirliği düşünürsek buyurun birde bu yönden ele alında sorunlar yumağı da bitsin diyelim bizde. O zaman sizlerde buraları Rumlara, Ermenilere ve Kürtlere terk etmeniz gerekmiyor mu? Bizim atalarımız buraları savaşarak, kılıç sallayarak aldı diye mavra kesmeyin. O zaman niye Bulgaristan’a, Yunanistan’a, Makedonya’ya, Arnavutluğa, Arap ülkelerine de sahip çıkmaya kalkışmıyorsunuz. Oralarda da birçok insan katlederek oralara da bir zamanlar hükmediyordunuz. Tabi ki artık bu dönem savaşma dönemi değil sevişme dönemi değil mi? Affedersiniz.

 

Bu ırkçılık, nesepçilik ve kafatasçılık ne illet bir hastalıktır. Bana deniyor ki sen bunları kaşıyorsun. Wolehiii kaşımıyorum. Bu tür insanlar beni bulurlar kaşınmak için. Ben dünya görüşlerimi birilerine ne zaman anlatmaya kalkışsam etrafımda ki milliyetçi söylemler güden kişiler bu mevzuları hemen kendileri açıp abisi kaşı bizi derler. Ya da benim söylemlerim onların pasif ezberlerini bozduğundan olsa gerektir. Ben İslami ve Müslüman’ca görüşlerime nedense, ırkçı, kafatasçı, şovenist, milliyetçi Türkler tahammül edemiyorlar.

 

Şöyle plağı geriye saralım. Osmanlının balkanlardan atılışı, Arap ülkelerinden kovalanışının sebepleri Türk milliyetçileri değil midir? Türkçü Kürt Ziya Gökalp’in düşüncelerine sarılan Osmanlı bu çöküşü sağlamadı mı? Şimdi de Türkiye Cumhuriyetinin ayrışmasına neden olanlar ırkçı, şoven söylemler içinde olan Türk milliyetçileri değil mi? Benim söylemlerim dünya standartlarında söylemlerden ibarettir. Ama Türkler Adriyatik’e kadar her yeri fetih etmeyi düşünüyorlar. Türk hâkimiyetinden bahsedenler kendileridir. Ben bunun olmayacağını söylüyorum.

 

Komünist Lenin ve hiç sevmediğim Yahudi devleti biz Çerkes’lere Osmanlı döneminde ki gibi haklar verdiler. Faşist Türkiye Cumhuriyeti ne yazık ki bizlere bu hakları çok gördüler. Biz Çerkes’leri ve diğer uluslara bu hakkı çok gördüler. Şimdi Avrupa bu şartları sizin önünüze dayayınca moraliniz sıfır oldu. Onun için de sizin sorununuz ben değilim. Biz Çerkes’ler değiliz. Çatışma şekliniz ve biçiminizle  birlikte yönünüzde yanlıştır. Asıl sorun sizde. Sizlerin ufkunuzun darlığında. Sizler kendi ufkunuzu açarsanız zaten sorunlar otomatikman hal olmuş olacaktır. Bana da küfür etmenize gerek kalmayacaktır.

 

Biz Türklerden bir şey talep etmiyoruz. Avrupa birliği Türklere Avrupa ülkelerinde neyi veriyorsa bizde Avrupalılardan onu istiyoruz. Avrupalılar Yunanistan’da ki, Bulgaristan’da ki, İngiltere’de ki, Almanya’da ki, İsveç’te ki Türklere ne gibi haklar veriyorlarsa bizde Avrupalılardan onu istiyoruz. 2011 seçimlerinden sonra çıkacak yeni kanunlarla Kürtlere verilecek olan haklardan bizlerde yararlanmak için meydanlara indik. Bizde varız diyoruz. Bizim Türklerle bir işimiz yok. Bizim muhatabımız Avrupa’dır.

 

Bizler Türklerin azınlık oldukları yerlerde ne hak istiyorlarsa bizde o kadarını istiyoruz. Bizim Türkiye Cumhuriyetinden toprak talebimiz yoktur. Biz dilimizi ve kültürümüzü yaşatmak istiyoruz. 150 yıl önce Atalarımızın bu topraklara gelirken kullandıkları dili ve kültürü yaşatmak istiyoruz. Bundan da başka bir şey istemiyoruz. İstiyorsak namerdim. İsteneler her yerde bellidir zaten. Gazete, Televizyon, siyasi bir parti, Çerkes’ce ana dilde eğitim istiyoruz. Çok şey mi istiyoruz acaba? Bizim istediklerimizin de sizin azınlık olduğunuz yerlerde ki taleplerden bir farkı yok. Bu ne hoş görüsüzlük, bu ne tahammülsüzlüktür arkadaş.

 

Biz geminin içinde olan yılanlar, fareler, sıçanlar olarak geminin dibinde değil, bizlerde sınıf atlayarak Çerkes kimliğimizle birinci sınıf yolcular olmaya hak talep ediyoruz. Bizleri sıçan, fare ve yılan görmenizden kurtulmak istiyoruz. Geminin kaptanı kaptan olmazsa, çarkçı başı işini yapmazsa, tayfa tayfalığını yapmazsa ambarın içine tıkılmış biz farelere, yılanları, çıyanlardan mı medet umuyordunuz? Ayrımcılığı yapan bizler değiliz. Bizim 150 sene önce gelen atalarımızı ne şartlarda kabul etti iseniz biz o şartlarda yaşamamıza devam etmek istiyoruz. Çok şey mi istiyoruz acaba?

 

İnsanları geminin altında fare, yılan, sıçan ve bilumum kemirgen sınıfına sokarsanız o mahkumlar gibi geminin dibini kemirirler. Geminin altında da yeni delikler açarlar. Açık olanları da daha da büyütürler. Büyüyen delikler geminin içine daha rahat su almasına sebep olur. İşte siz sayın beyaz Türkler, Lord’lar kamarasında ki asil Türklerde aynı geminin içinde batarlar. O zaman işin beyaz yakalılığı da, Lord’luğu da biter. Haydin herkesi akıllı olmaya davet edelim.

 

T.C devletinde Çerkes’iz efendiyiz, mazbutuz, mazlumuz, askeriz, polisiz, istihbaratçıyız, Generaliz, Mebusuz, Bakanız, öğretmeniz, doktoruz, öğretim üyesiyiz, hemşireyiz, belediye başkanıyız, Bürokratız, köylüyüz, çiftçiyiz, sanatçıyız, avukatız, gazeteciyiz, oyuncuyuz, şarkıcıyız amma velakin bu güne kadar Türklere yaranamamışız. Hala bizi sıçan, fare, yılan olarak vasıflandırıyorlar. Sizlerden olan dış ülkelerde ki Türk milletinizde o yaşadıkları ülkelerde haklar alınca orada ki vatandaşlarınız da bu saydığınız sıfatlara mı haiz oluyorlar acaba? Yurt dışında bu tür hak isteyen Türklere de oturun oturduğunuz yerde o ülkeden hak, mak istemeyin, sıçanlık, farelik ve yılanlık yapmayın diyebiliyor musunuz?

 

Neden sizler başka ülkelerde yaşarken o ülkenin tek bayrak, tek millet, tek dil ilkesine riayet etmeyip asimile olmuyor ve haklar talep ediyorsunuz? Neden bu hakları isteyen dış ülkelerde ki Türklere engel olmuyorsunuz? Siz Türkiye’de ki azınlıkları kudurtuyorsunuz oturun oturduğunuz yerde demiyorsunuz? Bizim ülkede ki azınlıklara emsal teşkil ediyorsunuz demiyorsunuz?

 

Türkiye’den İskeçe’de ki Müftüye kadar burnunuzu sokuyorsunuz. Patrikhanede seçilen Papaza kadar burnunuzu sokuyorsunuz? Daha ne diyeyim. İleriki günlerde de Kafkasya’da ki Çerkeslere de talim ve terbiye el kitabı da gönderirsiniz umarım. O olmazsa Fetullah GÜLEN’in talebelerini gönderip Kafkasya da ki Çerkes’lere de Türkçe öğretmeye başlarsınız. O zaman bizde azımızı açamaz ve size andaval gibi baka kalırız. Neyimize lazım.
Heh, heh, heh he heh.
Kih, kih, kih,ki, kih.
Kıs, kıs, kıs, kıs, kıs.

http://www.gaxxi.com/hatiaqo/yazi/asil-ve-asil-turkler-kimlerdir
Report Spam   Logged
OTTOMAN
Hero Member
*****

Karma: +0/-1
Posts: 978



« Reply #25 on: September 01, 2011, 08:35:24 pm »

Report Spam   Logged
Pages: 1 [2]   Go Up
  Print  
 
Jump to:  

Powered by EzPortal
Bookmark this site! | Upgrade This Forum
Free SMF Hosting - Create your own Forum

Powered by SMF | SMF © 2016, Simple Machines
Privacy Policy